daha 8 aylıkken anlamaya baslarsınız bazı seyleri; o küçücük bedeninizle; anneniz ve babanız kavga ederken gidip babanızın bacagını ısırarak. aslında o zaman anlarsınız kim iyi kim kötü bebek olmanıza ragmen. gözleriniz fiziksel olarak yeni yeni acılsa da ilah-i kudret yüreginizle görürsünüz bazı seyleri. zaman gecer büyürsünüz; hayatı, anneyi babayı tanırsınız. ikiside sizin için cok önemlidir, sevgileri ayrıdır. ana sevgisi ise bambaska. mukayese dahi edilemez. yıllar gectikce, insanları tanıdıkca babanızı daha iyi tanırsınız, onu anlamaya calısırsınız. anlamaya, tanımaya calıstıgınız kişinin aslında anlasılamayacak biri oldugu karsınıza cıkar. bu durum size öyle bir koyar ki arkadaslarınıza türlü masallar anlatırsınız olumsuz durumu yok saymak için. ama arkadaslarınız cocuk degil ki masala inansın; sadece inanmıs yaparlar. hafta sonları her ögrenci için mutluluktur; okul yok, erken kalkma yok, maclar var.. bazıları için ise işkencedir. cumartesi ya da pazar pencere önünde saatlerce gelecek 'sarhos babanızı' beklemek aglayamamanın verdigi sıkıntıyla camın bugulanmasına sebep olacaktır basınızı dayadıgınız. derken evden gitmek istersiniz üniversiteyi kazanıp, bir nevi kurtulustur sizin için. ama olmaz. sartlar el vermez, sartlar el verse imkanlar el vermez. 5 yıl daha cekersiniz bu işkenceyi. sonra gidersiniz üniversiteye annenizin binlerce sükür gözyasını ardınızda bırakıp. uzaklasırsınız. ama artık kocu yoktur annenin yanında. bu hep beyninizin bir kösesinde yer edinir. üzülürsünüz.. sonra aradıgınız askı, sevgiyi bulursunuz sizden 6 yas küçük birisinde. hiç bir zaman yadırganmaz bu durum ne siz de ne onda ne de cevrenizde. cünkü bilirsiniz, hatırlarsınız 8 aylık bir bebekken yaptıgınızı; yaş ile bazı seylerin alakası olmadıgını. artık hayatınız 2 sey üzerine kuruludur. onların mutlulugu sizin mutlulugunuzdur. ' ana ve yar' . yaz tatili için memleketinize gelirsiniz sevgiliden zar zor ayrılarak; annenizin yanına. kapıyı acar acmaz aglar; sarılır aglar ama siz aglayamazsınız. cünkü güclü olmak zorundasınızdır. yegeniniz dogmustur ufacık, minicik. kucagınıza alıp öper koklarsınız günahsız bebegi.evde yolunda gibidir hersey, o eskiden camın bugulandıgı günlerin artık geride kaldıgını düsünürsünüz bir an; yanılırsınız.. birkac gün sonra hiç birseyin tahmin ettiginiz gibi olmadıgını anlarsınız. yine eskisi gibidir hersey. ama bu sefer güclüsünüzdür eskisine göre. sadece üzülürsünüz anneniz için. ablanız büroya gider minik bebegiyle anneniz de ona yardıma gider (ana yüregi ya) yeni iyilesmiş kırık ayagına ragmen. babanız asagıda araba yıkar, siz ise kahvaltı basındasınızdır. o sıra babanızın evde unutulmus telefonu calar; ısrarla. içinize kurt düser bakarsınız cevapsız aramaya. içinizdeki kurt bu defa içinizi kemirmeye baslar mesajları okursunuz. basınızdan asagı kaynar sular dökülür, babanız annenizi aldatmakatadır. 25 yıl öncesini hatırlarsınız ' 8 aylıkken yaptıgınızı' kendinizi yalnız hissedersiniz. sevgiliyi arar kollarınız sarılıp aglamak için ama uzaktadır o. ama sizi hisseder o telefonla arar o sırada konusamaz aglarsınız. sizi anlayan tek kişinin o oldugunu düsünürsünüz. anneniz ise hiçbirseyden habersizdir. yine kocasının ütüsünü yapar, yemegini yapar, türlü otlardan karısım cayını hazırlar babanızın. bunlar size koyar; öldürmek istersiniz babanızı. ama sizi frenleyen sorumlu oldugunuz birileri vardır; ana ve yar.. sizi cok seviyorum. .