iki yıl önce işten eve yorgun argın döndüğümde apartman merdivenlerini ağır ağır çıkıp tam kapımın önüne geldiğimde paspasın üstünde kıvrılmış yatıyordun. ama ben hayvanlardan korkan, köpek görünce çığlık atan, kafesinin kapısı açılmış kanaryalardan bile ürken hasta ruhlu bir insanıdım.
nerden bilebilirdim yerinden kalkman için yaptığım ''pısst'' sesinin sende kendini 5. katın apartman boşluğuna bırakıcak bir etki yaratacağını?
bak niyazi seni o düştüğün apartman boşluğundan yaralı bir şekilde alıp veterinere götürmem bile mucize benim için. sana dokunmam mucize. normal bir insanın yapması gerekeni yaptım ok ama benim için bu inan çok fazlaydı. sonra seni evime almam, bir apartmanın 5. katında kendime zor bakarken sana bakmam da ayrı bir mucize.
tamam bir vicdan azabıyla seni eve aldım. hatta misafir ağırlayan ev sahibi ruhuyla seni obez-şişko-mutlu bir ev kedisine dönüştürdüm. tırmalamadığın koltuk, tül kalmadı ses etmedim. sana komşuların verdiği hiç de zekice olmayan isminle bir tek ben hitap etmedim. saygı duydum ulan sana!
ama yeter niyazi. (şu an kızdığım için niyazi diyesim var kendisine.) ne ev bırakıyorsun ne bark. senin yüzünden dışarı çıkabilmem mesele. çünkü kediler köpekler gibi değil. tak tasmasını hemi cool ol, hemi gezdir. olmuyor işte. seni seviyorum ama yeter artık.