Gece gündüz, açken, tokken, uyumadan önce... Yeni uyandığımda... Aklıma geliveren, ve o mis gibi kimyon kokulu, üzerinde yapanın parmaklarının şeklinin basılı olduğu, bu satırları yazarken bile ağzımın sulanmasına neden olan minik lezzetlerdir... Baharat konusunun bir anda burnumun direğinden geçmesi ile başlar herşey... Bir tür krizdir bu.. Yerini hiçbir şey alamaz.. Acilen bu ihtiyacın giderilmesi gerekir.. Bulunulan ortamda müsaitlik varsa, abiye yalakalık yapılmak sureti ile, binbir rüşvet vaadi ile, yaptırılır... Değilse de köşedeki çiğköfteci abinin yoluna düşülür... Evet şu an karşımdadır... Kıtır marul arasına 2 tane arka arkaya yerleştirilir. Üzerine bol limon sıkılır.. Kıtır marul dilenirse ince lavaş üzerine yerleştirilir. Lezzetli koca bir dürüm yapılır... ilk ısırıkta, ağızdaki kimyon, isot, maydanoz, taze soğan tadı, tüm tad alma taneciklerinin çevresinde pervane oluverir... Bazı yörelerde bol nane, nar ekşili ince kesilmiş mor lahana salatası, ayran ile servis edilir ki, lezzet şöleni ağzınızda tavan yapmıştğr artık... Yedikçe yiyesiniz gelir... Acıdan ağzınız yansa da.. Bir tane daha.. Bir dürüm daha.. Kıtır marullar.. Mis gibi baharat kokusu... Vücudunuzu mutluluk hormonu kaplayıverir... Bir tutkudur benim için çiğköfte.. O kadar aşığım işte tadına...