bir ask soyleminden parcalar

entry9 galeri
    9.
  1. ^atopos^ adlı bölüm,

    atopos. aşık özne sevilen varlığı "atopos" (sokrates'e söyleştiği kişilerin verdiği nitelik), yani sınıflandırılmaz olarak, hep beklenmedik bir özgünlük olarak benimser.

    1- sokrates'in atopia'sı eros a (alkibiades sokrates e kur yapar) ve torpilbalığına (sokrates menon u elektriklendirip uyuşturur) bağlanır. sevdiğim ve beni büyüleyen öteki atopos tur. onu sınıflandıramam, çünkü tek tir o,

    mucizemsi bir biçimde gelip arzumun özgüllüğünü karşılamış olan tekil imge dir. "gerçeğimin" betisidir, hiç bir kalıba (kalıplar başkalarının gerçeğidir) sığmaz.

    gene de bir kaç kez sevdim, seveceğim de. arzum ne denli özgül olursa olsun, bir "tip"e bağlanıyor da ondan mı ki? arzum sınıflandırılabilir bir şey mi ki? bütün sevdiklerim arasında "işte benim tipim!" dememi sağlayan ortak bir özellik mi var ki? tek bir özelliklik, önemsiz mi önemsiz bir özellik (bir burun, bir ten, bir hava)?

    "tam benim tipim!" "hiç de benim tipim değil": "tavlayıcı" sözü: aşık bütün yaşamı boyunca "tip"ini arayan, daha güç beğenir bir tavlayıcı mıdır yalnızca?

    gerçeğimi karşıt bedenin hangi köşesinde aramam gerekir?

    2- ötekinin "atopia" sını, orada onun günahsızlığını, büyük günahsızlığını okuduğum her seferde, yüzünde yakalarım: bana verdiği --ya da, daha düz bir biçimde söylemek gerekirse, çektirdiği-- acıyı hiç mi hiç bilmez. günahsız, sınıflandırılmaz (böylece ancak kusurlar ı sınıflandırabildiği yerde "kendini bulan" her topluma göre kuşkulu) olan değilmidir?

    x... in kendisini sınıflandırmayı kolaylaştıran "kişilik özellikleri" vardı (boşboğaz, düzenbaz, tembel vb.), ama birkaç kez gözlerinde öyle bir günahsızlık (başka sözcük kullanılamaz) anlatımı okumuştum ki, ne olursa olsun, "onu bir bakıma kendi kendisinin, kendi kişiliğinin dışına yerleştirmekte dayatıyordum." her türlü yorumdan bağışık tutuyordum onu.

    günahsızlık olarak atopia, betime, tanıma karşı, maya olan, adlar ın (kusurlar ın) sınıflandırması olan dile karşı direnir. atopos olduğundan, öteki dili titretir:

    onun konusunda onun üzerine konuşulamaz:

    her türlü niteleme yanlış, acılı, aykırı, rahatsız edicidir: öteki nitelendirilemez(atopos un gerçek anlamı bu olmalı).

    3- ötekinin ışıldayan özgünlüğü karşısında, kendimi hiç bir zaman atopos bulmam, sınıflandırılmış bulurum daha çok (fazlasıyla bilinen bir dosya gibi). gene de bazı bazı eşitlikten uzak imgelerin oyununu askıya almayı başardığım olur( neden ben öteki kadar özgün, öteki kadar güçlü olamıyorum!);

    anlarım ki, özgünlüğün gerçek yeri ne ötekidir, ne de ben; "ilişkimizin kendisidir".

    ilişkinin özgünlüğüdür fethedilmesi gereken. çoğu yaraları genel kalıp açar içimde: herkes gibi aşık olmaya zorlarım kendimi: herkes gibi, kıskanç, bırakılmış, yoksun olmaya.

    ama ilişki özgün olduğu zaman, kalıp sarsılmış, aşılmış, boşalmıştır, ve bu yersiz, topos'suz, "topo"suz --söylemsiz-- ilişkide, örneğin kıskançlığın yeri kalmamıştır.
    0 ...