'milletimiz çok cana yakın, çok hoşgörülüdür' diye klişe bir laf vardır. evet, ülkemizi ziyaret eden turistlere karşı gerçekten öyleyiz. peki ya bu toprakların insanına ve bizden olana? pek sanmıyorum. çünkü ağyara gösterdiğimiz hoşgörünün zerre kadarını birbirimize göstermiş olsaydık bugün ne türk-kürt, ne sünni-alevi, ne de dindar-laik ilişkileri bu denli çetrefilli olurdu. bir de aynı toprağı, aynı kaderi paylaştığımız her ermeni, rum ve yahudiyi zihinlerimizde bu ülkeyi parçalamak isteyen güçlerin potansiyel birer taşeronu olarak tasvir etmesek daha huzurlu bir ülke olmaz mıydık?
neyse konuyu fazla dağıtmayalım ve düşünce özgürlüğünden devam edelim. öncelikle düşünce özgürlüğünü genel olarak özgürlük kavramından ayrı değerlendirmek gerekir. nitekim insanoğlunun özgürlüğü sınırlıdır. yani hepimiz sadece başkasının özgürlüğünü kısıtlamadığımız sürece özgürüzdür. buna karşılık düşünce özgürlüğü, genel anlamdaki özgürlük gibi sınırlı değil sınırsız olmalıdır. yani herkes hoşumuza gitse de gitmese de istediği görüşü belirtmede hür olmalıdır. tabii söze dökülenlerin hakaret değil gerçekten bir düşünce, fikir ya da görüş olması koşulu ve düşünce özgürlüğü ile hakaret arasındaki o ince çizgiyi birbirinden ayırt etmek kaydıyla.