kinyas ve kayra

entry480 galeri
    234.
  1. "aslında her televizyonun içinde bir kamera var. her evde de bir kamera. ve televizyonu seyredenin hayatı çok uzaklarda bir yerde seyrediliyor başka bir televizyonun ekranında. o seyredenlerin hayatları da başka bir yerde, başka bir televizyonda oynuyor. hayatlar sıkıcı olunca bildiğimiz programlar, filmler, reklamlar devreye giriyor. ama televizyonlar kapanınca kameralar çekmeye başlıyor içlerine hayatları. o hayatları eskimolar seyrediyor! eskimoların hayatlarını da ispanyollar. her televizyonun içinde bir kamera var. ve artık izlemek istemiyorsa insanoğlu, artık müzedeki bir resim, akvaryumdaki bir balık gibi seyredilmek istemiyorsa, artık hücredeki bir mahkum, suikast tüfeklerinin dürbünlerindeki bir hedef gibi takip edilmek istemiyorsa kırmalıdır televizyonunu. aşağı atmalıdır camdan. zemindekiler yukarı fırlatmalıdır televizyonlarını. biter böylece onun hayatını buna, bunun hayatına şuna seyrettirme dönemi. hep bu casus uydular. onların işi! tepemizde dolanıp duran.altı milyar paranoyak yaratan bu uyduların işi. perdeleri açık oturmasın kimse. asla!...

    şu an, bana bezeyen biri başka birinin tüfeğinin üzerine geçirdiği dürbününden izleyip kendine şöyle fısıldıyor olabilir:
    "evet, ona kadar sayacağım. eğer haraket etmezse vuracağım." ya da "beş dakika içinde başını kaşırsa ateş edeceğim"

    eğer gerekli malzemem ve yeterli sabrım olsaydı ben yapardım çünkü. oynayabilirdim, açık perdeli evlerde oturan insanların hayatlarıyla onlar farkında olmadan, uzun menzilli, susturuculu bir tüfekle... namlu ne kadar uzunsa insan o kadar acımasızlaşıyor!...

    bugün televizyonda ölenler biz değildik. ne güzel!...

    syf:222/223
    0 ...