varoluşçuluğun, her halde en iyi tanınan filozofudur sartre. karmaşık ve çok ilginç bir şahsiyettir. modern felsefenin büyük bir bölümü ve fransız felsefesinin hemen hemen tamamı ile birlikte, onun için de, descartes'in yöntemsel şüphesi ve cogitosu önemli bir hareket noktası meydana getirir. bununla birlikte, o felsefi yöntemini, husserl ve heidegger'in genomelojik metodunu benimseyerek oluşturur. yine de sartre esas, bir varoluşçu özgürlük filozofu, politik bakımdan angaje bir entellektüel ve yaşamının sonraki dönemlerinde de, marksizm teorisyeni olarak etkili olmuştur. o, varoluiçu bir filozof olarak, daha önce kierkegaard ve nietzsche'de karşılaşılan konuları ve aynı zamanda heidegger'in ilk dönem felsefesinde, daha ontolojik bir görünüm altında ortaya çıkan temaları yeniden ele alıp işler.
onun eserleri, çok çeşitli insanlık durumları ve duygu hallerinin duyarlılık ve ayrıntı zengini açılımlarını içerir. o da tıpkı kierkegaard gibi kısa öykü, oyun ve felsefi romanlardan, geleneksel felsefe serimleri kadar politik denemeler ve biyografiye kadar uzanan bir diskürsif üsluplar yelpazesinden yararlanır. sartre, kierkegaard ve nietzsche'den bireyin dini ya da estetik kültürel deneyimi yerine, toplumsal varoluşuna tanıdığı ayrıcalıklı statü bakımından farklılık gösterir. daha önceki varoluşçuların çoğundan farklı olarak sartre daha ilk baştan insan bedeni, cinsellik ve öznellerarasılıkla ilgilenir. onun daha toplumsal ve somut olan yaklaşımı, entellektüelin politik deneyimi ve eyleminden başka angajmanı üzerine yaptığı kuvvetli vurguyla tamamlanır.