"düzenini kurmuş." aşık özne çevresindeki herkesi düzenini kurmuş olarak görür, çünkü hepsi de kendisinin dışında bırakıldığı anlaşmaya dayalı bağıntıların elverişli ve duygusal dizgeciğiyle donanmış görünür gözüne; bu da onda bulanık bir imrenme ve alay duygusu uyandırır.
1- werther düzenini kurmak ister: "ben... onun kocası! ey beni yaratan tanrım, bu mutluluğu bana vermiş olsaydın, bütün yaşamım sürekli bir yarlıgama(bağışlama) olurdu.":
werther önceden tutulmuş bir yeri, albertin i ister. dizgeye katılmak ister. çünkü dizge herkesin bir yeri bulunan (bu yer iyi olmasa da) bir bütündür; eşler, sevgililer, üçlüler, hatta marjinalliklerine iyice yerleşmiş marjinaller (uyuşturucu, kösnüllük): benden başka herkes.
(oyun: bir eksiğiyle çocuk sayısında iskemle vardı; çocuklar dönerken, bir hanım piyano çalıyordu; durduğu zaman herkes koşup bir iskemleye oturuyor, yalnız en az beceriklisi, en az gürültücüsü ya da en az şanslısı ayakta kalıyordu,
şaşkın, fazla:aşık).
2- çevremdeki sistemato' lar hangi konuda imrendirebilir beni? onları görünce, neyin dışında bırakılmışım? bir düş, bir aşk, bir birlik dışında olamaz: düzenlerini kurmuş olanlar dizgelerinden yakınır dururlar, birlik düşü de başka bir beti oluşturur.
hayır benim dizgede düş e dönüştürdüğüm çok alçak gönüllü bir şey (parıltısız olduğu için daha da çelişkin bir düş): yalnızca bir yapı istiyor, bir yapı arzuluyorum ben. hiç kuşkusuz, yapıda bir mutluluk yoktur; ama her yapı oturulabilir niteliktedir, en iyi tanımıda budur belki.
beni mutlu etmeyen yerde de pekala oturabilirim; hem yakınıp hem sürdürebilirim; katlandığım yapının anlamını yadsıyabilir ve kimi gündelik parçalarının (alışkanlıklar, ufak tefek hazlar, küçük güvenlilikler, çekilebilir şeyler, geçici gerilimler) içinden fazla tiksinmeden geçebilirim; dizgenin bu durumundan sapık bir haz bile alabilirim:
düzenini kurmak istemek, yaşam boyu yumuşak başlı bir gözetici edinmek istemektir. destek olarak, yapı arzudan ayrı tutulmuştur: benim istediğim "bakılmaktır" yalnızca, bir kibar orospu gibi.
3- ötekinin yapısının ( çünkü ötekinin her zaman bir yaşam yapısı vardır, ben onun içinde yer almam) gülünç bir yanı vardır: ötekinin aynı alışkılara göre yaşamakta inat ettiğini görürüm: başka yerde tutulduğumdan, donmuş, sürekli görünür bana (süreklilik gülünç bir şey olarak tasarlanabilir).
ötekini birdenbire yapısı(sistemato) içinde gördüğüm her seferde, büyüleniveriyordum: bir "öz" ü gördüğümü sanıyordum, evlilik özünü.
tren yukarıdan hollanda kentlerinin içinden geçerken, herkesin, binlerce yolcunun gözleri önünde değilmiş gibi kendi içli dışlılığını yaşar göründüğü, iyice aydınlanmış, perdesiz evlerin içine dalar yolcunun bakışları: o zaman bir aile özü görülebilir;
hamburg ta arkalarında kadınların sigara içip bekledikleri camlar boyunca yürüken gördüğümüz de orospuluğun özüdür.
yapıların gücü: belki de budur onlarda arzuladığımız.