BEKLEYiŞ. küçük gecikmelerin (randevu, telefon, mektup, dönüş) akışına göre, sevilen varlığı beklemenin yarattığı kaygı kargaşası.
1- bir geliş, bir dönüş, vadedilmiş bir gösterge bekliyorum. anlamsız da olabilir, alabildiğine dokunaklıda,
erwarttung'ta bir kadın gece ormanda sevgilisini bekler; ben bir telefon bekliyorum,
ama kaygı aynı kaygı.
herşey abartılı, oran duygusu yok bende.
2- ^içimde^ mosmorum.
(bekleme kaygısı sürekli şiddetli değildir. durgun anları da olur. beklerim ve bekleyişimin çevresinde herşey gerçekdışılığa düşer.... ötekilere bakarım, onlar beklemiyorlar.)
3- bekleyiş bir büyüdür: kımıldamama emri almışım.
4- ...bekleyiş bir sayıklamadır.
gene telefon: her çalışında, çabucak açarım, arayan sevilen kişidir sanırım(beni araması gerektiğine göre); bir ufak çaba daha: sesini "tanırım", konuşmaya girişirim, beni sayıklamamdan uyandıran münasebetsiz e kızıp köpürmek bahasına.
ve aşk ilişkisi yatıştıktan uzun zaman sonra bile, sevmiş olduğum kişiyi sanrısallaştırma alışkanlığımı hep sürdürürüm.
^kesilmiş bacağın sızısını hala duyan bir sakatım ben.^
5- "aşıkmıyım?--evet, beklediğime göre^."
öteki hiç mi hiç beklemez. aşığın kaçınılmaz kimliği yalnızca budur: "ben bekleyenim."
(bölünen ve kendini vermekte geciken bir buradalığa bağlıyımdır--sanki isteğimi geçirmem, gereksinimimi yormam söz konusuymuş gibi.
"bekletmek": her iktidarın sürekli ayrıcalığı,
insanlığın bin yıllık eğlencesi."
6- bir yüksek görevli bir yüksek yosmaya tutkunmuş. kadın, "yüz gece boyunca bahçemde, penceremin altında bir tabureye oturup beni beklersen, senin olurum," demiş.
ama doksandokuzuncu gece, yüksek görevli oturduğu yerden kalkmış, taburesini koltuğunun altına alıp gitmiş.