michael sikkofield

entry739 galeri
    284.
  1. şu:http://michaelsikkofield....amna-koyaym.html?spref=tw yazısıyla beni benden almıştır. ben de bloğuma bununla ilgili bir yazı koymayı düşünüyordum, şimdi sikko yazdığı için bir kaç ay daha yazmayı düşünmüyorum. ama burada bir kaç şey söyleyeceğim.
    sikko çok dalga geçer şu meşhur ekşici zihniyetiyle. haklıdır da, tam dalga geçinilesidir çünkü. her şeyi ben bilirim, çok coolum, çok popülerim havaları falan. yanlış anlaşılmasın burada bahsettiğim şeyin ekşi sözlükle doğrudan bir ilgisi yok. burada da bulabilirsiniz bu adamları, incide de veya itüsözlükte, gerçek hayatta... kısaca her yerde... (bkz: bismillah diyerek minibüse binen kadın) şuradaki entrilerin önemli bir kısmı buna örnektir. şimdi diyeceksiniz ki adamlar bir tespitte bulunmuş, kendilerince eğleniyorlar, o kadar da hassas olma falan. bu iş kendince eğlenmekten ötedir arkadaşlar. tam da sikkonun tabiriyle "pelinsuya yaranmak için, elalemin karısına kızına cool görünmeye çalışmak için" söylenilen laflardır bunlar. neye inandığın, kime taptığın zerre umrumda değil ama "modern" görünmek için benim değerlerimi aşağılarsan birileri de gelir seni yerin dibine sokar elbet.
    modernizm dediğimiz bozuk köfte de insanımıza domates soğan eşliğinde bolca yedirilmiştir. şimdi biz modernizmi ne şekilde tanıyoruz?
    "başörtüsü modern bi kıyafet değil bi kerem", "sene olmuş 20XX hala camiye gidip namaz kılanlar var" "sene olmuş 20XX hala 1400 yıl önce yazılmış kitaba inananlar var"... peki gerçekte nedir Modernizm? Arif çağların ifadesiyle: geçmişten gelen bütün bilgileri yıkıp, onları bilimsel bir süzgeçle süzdükten sonra onları tekrardan değerlendirip yeniden inşa etmek. yani evet, modernizmin dine bakış açısı çok da pozitif değildir. çünkü akla ve bilime dayanmadığı müddetçe bunlar yıkılması gereken değerlerdir. yalnız enteresan olan, modernizmin "başörtüsü modern bi kıyafet değil bi kerem" diyen kıza bakış açısı da olumlu değildir. çünkü o da "bildiğini" değil "inandığını" savunmaktadır. bu modernizm zımbırtısı etkisini en çok 20. yyın ilk yarısında gösterdi. dikkat edin o dönemin mimarisine, küp gibi, kutu gibi binalar görürsünüz. ruhsuzdur. her şey matematiğe uygun olmalıydı çünkü. modernizmin o dönemde bu kadar etkili olmasının sebebi de, o zamanlar bilimin baş döndürücü ilerlemesi sonrası insanlarda bilime karşı oluşan büyük hayranlıktı. o an itibariyle nietzsche'nin tabiriyle "tanrı ölmüştü". insanlar bilimin her şeye bir çare bulabildiğine inanmaya başlamışlardı. ama modernizmin (biz her ne kadar pek bilmesek de) bir çöküşü olmuştu. ikinci dünya savaşından sonra insanlar gördüler ki bilim dediğin zımbırtı bazı insanların çok para kazanma, çok güçlü olma fantezilerini gerçeğe dönüştürme sahası da olabilmekteydi zaman zaman. hiroşimalar, nagazakiler, soykırımlar bize gösterdi ki insanın doğaya bu kadar söz geçirdiği bir dönemde bilimin her şeye hakim ve her şeyden üstün olması düşüncesi o kadar da cezbedici değil. işte postmodernizm de bu düşünceyle ortaya çıktı zaten.
    o yüzden çevremde bilimsel olmayan her düşünceye, her fikire, her inanca "sene olmuş iki bin bilmem kaç, siz hala..." diyerek karşı çıkmaya çalışan sığırları gördükçe kahkahayı basasım geliyor. ulan pezevenk, bana diyorsun da kendin yarım asır önce insanların terkettiği ve artık yüzüne bile bakmadığı argümanları kullanıyorsun. bu ne yaman çelişkidir!
    0 ...