akıl ve sinir sınırlarımı zorlayan istektir. toplumdaki bu toplu hareket etme hali beni ne zaman çileden çıkaracak ve ne zaman boğaziçi köprüsünde elimde lolipopla bağırıp isyan edeceğim bilmiyorum. cevaplarını aşırı merak ettiğim birkaç sualim var.
1) çok değil bundan birkaç yıl öncesine kadar "yeşilay" kelimesinin manası, bir takım insanlar tarafından "rengi yeşile dönmüş ay" "benzi sararıp solmuş ay" tanımlarından ibaretken, ne oldu da birden herkes yeşilaycı oldu?
2) bu kesilesi faşist sesleriniz birkaç yıl önce neden götünüze kaçmıştı da, şimdi üstünlük kurma, baskılama haline giriştiniz?
3) zamanında benim de zerre kadar tasvip etmediğim, şehirler arası otobüs yolculuklarında içilen pofur pofur sigaralara ciğerleriniz eşlik ederken, bir kişi bile "kardeşim bu minicik alanda ciğerimi sikmek zorunda mısın?" dememişken, şimdi neden gayet açık olan alanlarda dahi sigaraya tahammül azaldı?
4) sözde çevreye duyarlısınız da açık alanda içmenin zararı size değil de çevreye ya hani. götünüzü yırtıyorsunuz da "taaam bana zararı yok ama çevre kirleniyo taam mıaa" diyorsunuz ya cücüklerim. neden çevrenin içine sıçan diğer etkenlere karşı bu kadar sessizsiniz? denizler lağım çukuru gibi, göletler yok olmakta, fabrikalar çevrenin içine sıçmakta. neredesin firuze?
5) tüm bu sorularıma vereceğin muhtemel cevaplar yetersiz olacaktır. ya da cevab veremedi damgasını alnının te ortasında hissedeceksin. peki o vakit, şunu söyle. bir önder yasak dedi diye mi bu baskınlık kurma halin? sırf kağıt üzerinde yasak onaylandı diye mi, ham kişiliğinin zulmeti?
dur ben cevap vereyim son soruya. o kadar ezik ve naçar ki zihnin, toplu hareket halinde sesin çıkar ancak. o kadar meyillisin ki topluma uymaya, çoğunluk aynı fikirde ise yükselir sesin.
he son olarak, sigaramı içerim ciğerini de sikerim. koyun olmaktan vazgeçip birey olduğunda, belki ciğerine mermahet ederim. kafiyeli oldu bak.
