lise yıllarında samimi bi arkadaşım vardı. bir de mesut abi vardı. psikopatın allahıydı, hem de bilardo salonu vardı bu mesut abinin. biz de oraya takılırdık bu arkadaşla. her gidişimizde tostlar, gazozlar, oyunlar sebil gibi yağmalardık kafeyi, zırnık para almazdı mesut abi bizden. tek başıma gittiğimde bayılırdım tabi parayı ama bu arkadaşımla gittiğimde hiç para vermezdik. mesut abi çocuğa, "tamam yavrum keyfinize bakın siz." derdi. çocuk da ergenlikten ötürü böyle bi adamın onu sevmesinden hoşnut kalırdı.
kavga ettiğimizde falan mesut abiye giderdik hallederdi. ben de hiç merak etmedim bu adam bu çocuğa niye böyle diye, işime geliyordu sonuçta.
gel zaman git zaman ben dayanamadım sordum arkadaşa, "ne iş?" diye. "çok iyi olum aramız, seviyor beni." dedi. eyvallah. bizim oğlan baya özel sanıyor kendini mesut abinin gözünde. ha özel mi özel, ama madalyonun öbür yüzü var.
bir süre sonra artık dedikodular ayyuka çıkmaya başladı, meğer bu mesut abi bizim arkadaşın ablasını yellermiş o vakitler. ben duydum bunu tabi söylemedim oğlana bir şey, yine bir gün akşam vakti mesut abinin mekana gittiğimizde ablasının depodan çıktğını gördük arkadaşın. çocuk şok oldu tabi, mesut abi de bi garip oldu, el kadar bebe zaten bir şey diyemiyor kendisine, adam en son,
"sıkma canını yeğenim" dedi.
adaletini sikeyim dünya, nasıl sıkmasın lan çocuk canını, ahah, ablasının keşkülüne mi yansın, ortamlarda "mesut abim" diye koyduğu şekillere mi yansın. velhasıl kelam, allah yaşatmasın türlüsünü. amin.