kıyısızlar'ı bitirmeme rağmen bırakamıyorum elimden... enteresan bir aşk, enteresan bir dünya... yalnızlıktan korkar gibi biraz da... kahraman tazeoğlu için 2 seçenek var bu hayatta... bu adamı ya hiç tanımayacaksın ya da hiç bırakamayacaksın... tanımamak talihsizlik, tanıyıp da bırakamamak da bize düşen pay işte...
kıyısızlar'da şu paragrafı okuyorum tekrar tekrar ;
"... bir ayrılığı daha kaldıramam diyerek yeniliyoruz her aşka ve yine başlıyoruz, biteceğini bile bile... bu aşk denen illet yalpalarken her yol ayrımında, ağlayarak gülebilmeyi öğretir adama. adam adamlığından vazgeçer! acı sonuna kadar, aşk bitene kadar çekilir. evet! aşk biter. tene anlam giydirmektir aşk. istese her şeyini alıp gidebilecekken, o yalnızca kalbini götürür... her ilk, hep geçmişte kalmaya mahkum olduğu içindir geçmişe özlem. ve insanları benzerlikler buluşturur, farkılıklar ayırır, bil sevgili! bunca özlediğimsin işte, bunca benzerliğin üzerini örttüğü bunca farklılığa rağmen... biz çok sonra öğrendik "seni karşılıksız seviyorum" demenin de aslında bir karşılık beklemek olduğunu..."
ben okuyorum, müzik durmuyor... dışarılardan şu ses geliyor odama;
......
...Acımasız olma şimdi bu kadar
Dün gibi dün gibi çekip gitme
Bırak da sarılayım ayaklarına
Kum gibi kum gibi ezip geçme...