--spoiler--
Seleme ibn-i Ekva (r.a.) anlatıyor: Bir defasında Peygamberimizle birlikte oturuyorduk. Bir cenaze getirildi. Cenaze sahipleri:
- Ey Allah'ın Resûlü, cenazemiz var, namazını kıldırır mısınız? dediler. Peygamberimiz:
- Ölünün üzerinde bir borç var mıdır? diye sordu. Cenaze sahipleri.
- Hayır, borcu yoktur, diye cevap verdiler. Peygamberimiz:
- Bir dünyalık bıraktı mı? diye sordu. Onlar:
- Hayır, bir şey bırakmadı, dediler. Bunun üzerine Peygamberimiz cenaze üzerine namaz kıldı. Başka bir zaman bir başka cenaze getirilmişti. Cenaze sahipleri Peygamberimizden cenazelerine namaz kıldırmasını rica ettiler. Peygamberimiz:
- Ölünün üzerinde borç var mı? diye sordu. Onlar:
- Evet, var, dediler. Peygamberimiz:
- Bir dünyalık bıraktı mı? diye sordu. Onlar:
- Üç dinar bıraktı, dediler. Peygamberimiz bunun da namazını kıldı. Sonra üçüncü bir cenaze getirildi ve:
- Ey Allah'ın Resûlü, cenazemiz var, namazını kılsanız, dediler.
Peygamberimiz yine sordu:
- Ölü bir dünyalık bıraktı mı?
- Hayır, bırakmadı, dediler. Peygamberimiz:
- Ölünün borcu var mı? diye sordu. Cenaze sahipleri:
- Evet, üç dinar borcu var, dediler. Bunun üzerine Peygamberimiz:
- Haydi, cenazenizin namazını kılın, buyurdu (da kendileri kılmak istemedi). Bunun üzerine Ebû Katade adındaki sahabi:
Ey Allah'ın Resûlü, cenazenin namazını kılınız, borcu benim üzerimedir, (yani borcunu ben ödeyeceğim) diyerek kefil oldu. Bunun üzerine Peygamberimiz bu cenazenin de namazını kıldı."
Dârekutnî'nin rivayetine göre, Hz. Ali diyor ki: ''Bir cenaze namazı kılınmak için getirildiğinde Peygamberimizin adeti, ölünün geçmiş hayatının hiçbir safhasından sormaz, yalnız onun borcu var mıdır? derdi."
--spoiler--