4. sezonunun zamanında izlemeye başladığım, eski bölümlerini izlemeyi bitirdikten sonra beklemsi ızdırap olan, ama izlediğim her hafta kafayı bulmuş etkisi yaptıran dizidir.
niye iyidir, bunun birkaç sebebi var.
Öncelikle bir ütopya sunar. çünkü dexter çok ideal ve özenilebilir bir yaşama sahiptir de ondan. işini çok iyi yapar, bol bol işten güçten kaytarıp kendi özel alanına vakit yaratır. evi, arabası, yatı vardır. gözünü koyduğu hatunu baştan çıkarır. hem buradaki güzel hayatıyla ilgili bir bedel de ödemez aslında, ama üzerindeki laneti onu iyi bir yere götürmüyor gibi durmaktadır, onu ayrıca ele alalım.
dexter dizisi dexterın karakter olarak evrilmesi üzerinde sıkça dursa da, debra başta olmak üzere dizideki her karakterin olaylar karşısındaki fikir ve tutumlarını görecek kadar vaktiniz hep olur. bu anlamda laguerta, angel, rita hatta vince bile çok şey anlatır. bu anlatım konu örgüsü ile baş döndürür, o nedenle 50 dakika süren bu dizi, olacakların yarısı fragmanlardan, neredeyse tüm olayları 40 dakikalık özetine sığabilen muhteşem yüzyıl ın iki bölümünü izlemekle eşdeğer etki yapmaktadır. unutmadan, oyunculukların michael c. hall başta olmak üzere muhteşem olmasının da rolü büyük. Arthur Mitchell, Travis Marshall, James Gellar ve Isaak Sirko sezonluk kötüler olmasına rağmen* muhteşem etkiler bıraktılar bile.
otuz yaşını aştım ama, hakikaten bu dizi ekibine falan rastlasam çığlık atarım, öyle bir hayranlık uyandırdı bende. merakla bekliyorum, seneye biteceğini biliyorum ama bitse bir dert devam etse bir dert. efsane dizidir işte, dram türü dizi nasıl olması gerekir merak edenler izlesinler, izlettirsinler.