ben bu yazıyı sana yazdım

entry31009 galeri
    108.
  1. Acı istiyordun ya, işte sana acı! içine akıttığın bu gözyaşı, vefanın artık sözlüklere bile alınmadığı bir zamana dair süzülüyor gözünden. Yüzündeki gülümsemenin vaadi dolmakta. Ve evet, solmakta bu vermeye bile kıyamadığın çiçekler, en ufak bir rüzgarda yerle bir olan o sırça sarayda.

    Zamana, kadere ve kendine hükmediyordun hani ! Göz açıp kapayıncaya kadar, evde yalnız kalmaya başladın. Sırf karanlığa duyduğun korkuyu içinden atabilmek için, evin arka odasında ışıkları kapatıp gözlerini dört açardın. Odanın loşluğu içine sinerdi. Kapkara gözlerinle birlikte, bir olurdun sessizlikle. Şimdi, yüreğin paramparça, kan damlıyor bileklerinden. Simsiyah !

    Oysa kan dediğin kıpkırmızı olurdu, değil mi, ya ? Kızıl düşler gerekirdi o zaman, içindeki karamsarlığı atıp sevgiye ulaşmak için. Oysa sen hâlâ o sekiz yaşında, karanlık bir odada uyuyakalan çocuksun. Daha hayatın ne olduğunu bile bilmiyorsun.

    Bedeninin istekleri uğruna, gözlerindeki sevgiyi göremeyenlere yanıyorsun habire. Bırak artık boş insanları, tıpkı onları acziyetlerine terkettiğin gibi. Şimdi hissettiğin bu büyük boşluğu, hayallerinin peşinden koşarken aldığın yaraları unutma vaktidir. Gözlerini güneşe çevirmenin ve gerçekten gülümseyebilmenin ne olduğunu anlama vakti geldi de geçiyor.

    Hayatın sana verdiği bu çürük yaşantılar, dua etmek için ve hayatta kötülüklerin de olduğunu görmek için bir bahane. Haytta bahaneden öte, sana sunulan bir hediye.

    içindeki sese güven. Karanlığın içinde inadına parlayan kapkara gözlerin yeniden ışıkla buluşsun. işte o zaman, mutlaka daha da ışıldayacaktır kimsenin görmediği ama her zaman gülen yüzün.
    16 ...