fazıl say'ın konuk olarak katıldığı, 13 kasım 2012 tarihli aykırı sorular programının kaydı:
bunlar da başlıklar halinde; değinilen belli başlı konular. fazıl say'ı hem kendi sesinden hem kendi notalarından dinleyerek anlamaya çalışmak belki de bazı gerçekleri kavramak ve yeni keşifler yapmak için en doğru yöntem:
mezopotamya senfonisi'nin yazılma nedeni:
tarkovski'nin çok sevdiğim bir sözü vardır. ''dünya mükemmel olmadığı için sanat vardır.'' der bu çok doğru bir söz, şöyle doğru uzaydan baksanız da öyle. o bakımdan doğru. şimdi mükemmel olmayan mezopotamya yöresinin, ama tarih boyunca mükemmel olmayan sürekli ölümlerle, savaşlarla, terörle, töre cinayetleriyle her türlü kötünün bir araya geldiği bir yere, bunun düzelmesi için herkesin bir tuğla eklemesi gerektiğini düşünüyorum, türkiye'de dünya'da yaşayan herkesin. bu neden böyle, bu filozofların ölüm kültürü dedikleri şey; bunun bin türlü nedeni vardır. her gün şehit haberleri alıyoruz, 15 şehit verdik ama karşıdan da şu kadar öldürdük diye sanki maç skoru veriliyormuş gibi. herbirinin adı olan, her birinin geleceği olan, belki bunlardan biri nazım hikmet olacaktı ya da mozart gibi besteci olacaktı, bilemezsiniz. yaşamın bu kadar değersizleşmesinin nedeni nedir. bunun üzerine filozoflar da düşünüyor. filozofların düşüncesi güncel olaylar bzi de etkiliyor. dolayısıyla mezopotomya senfonisi bu coğrafyanın insanı olarak benim görevimdi.
yabancıymış ya da elitistmiş gibi davranılması:
enver aysever:Sen aslında dar anlamda sanıldığının aksine politik bir müzisyensin. Ne anlamda söylüyorum; örneğin sen sivas için hakkaten ağıtlar yakan birisin. Ben bazı isimleri anmak istiyorum. Örneğin sen metin altıok şiirini besteleyen birisin. Nazım hikmet oratoryosu'nu yapan birisin. Yüzde yüz yerli tınıyı küresel bir dile çeviren birisin. Ve bunu en güzel dizelerle yapıyorsun. Biraz bunu anlatır mısın? Sanki sana bir yabancıymışsın gibi davranılıyor ama sen yüzde yüz yerli bir müzik yapıyorsun.
Fazıl say: evet, o yabancıymışız gibi davranılması benim bir sorunum., bana öyle davranılması.
Enver aysever:bunu biraz açsana müzik ile paralel.
Fazıl say: bunun başı yok sonu yok, o kadar derin bir tartışma ki bizim 45 dakikamıza sığmaz, enver, envercim yani.
Enver aysever: olduğu kadar söyle.
Fazıl say: yani piyano çalıyorsun diye adın bi kere doğduğun andan itibaren elitisttir.
Enver aysever:piyanodan bi kere başlıyor diyorsun.
Fazıl say:nazım hikmet, metin altıok gibi şairler ve aydınlar dolayısıyla doğrudan elitistsindir. Bir kopukluk vardır. Doğal olarak karşılanmaya başlanmış bir kopukluk. Ben bunun önüne çok geçmeye çalıştım. Anadolu'ya konserler vermeye çalıştım.
Enver aysever:bir de şunu konuşalım. Aşık veysel'i dünyaya dinleten adamsın bir taraftan da. Elitist deniyor ama tüm dünta aşık veysel'i senden dinliyor şu anda.
Fazıl say: tüm dünya aşık veysel üstüne yazdığım eseri dinliyor, aşık veysel'in bir notası yoktur o eserde ama aşık veysel'e bir gönderme, selam vardır. Aşık veysel duruluğuyla bir fidan gibi duruşu, oluşuyla etkilemiş bir ozan ve müzisyendir. O ayrı konu. Ama bu demin konuştuğumuzdan ayrı.
Enver aysever: Sivas yarası senin için bir türlü kapanmıyor.
Fazıl say: Yok kınumuz sadece sivas değil, konumuz yapılan haksızlıklar. Konumuz bazı çevrelerin, bazı insanların, özetle söyleyecek olursak mesela neden aleviler bir üvey evlat olarak görülüyor, özellikle günümüz hükümeti tarafından? Niye ateistler, deistler gerçekten insan muamelesi görmüyor. Yani bütün bunlar soru işareti. Tüm bu şeyler arasında gerçekten insan olmayı hatırlamak lazım. Hukuku hatırlatmak lazım, insan olmayı hatırlatmak lazım. Insan olmayı hatırlamayınca hukuku hatırlatmak zorunda kalıyorsun kötü bir mertebe.
Enver aysever: sen bugün soner yalçın ile ilgili bir yazı da yazdın. Bu da senin vicdanını rahatsız eden bir şey.
Fazıl say: evet soner benim dostumdur. Hiçbir suçu olmadığına inanıyorum, sadece muhalif bir gazeteci olarak iki yıldır tutuklu, hapiste olduğuna inanıyorum. Soner yalçın paris'e berlin'e benim konserlerime geldi, günlerce saatlerce konuşmuşluğum vardır. Gerçek bir aydındır. Hiçbir suçu, gerçek bir suçu olduğuna inanmıyorum. Iki yıldır tutuklu yargılanıyor, hapiste. Bu bir haksızlıktır. Bir insanın hayatının iki yılını, böyle uzun bir dönemini tüketmek bir haksızlıktır.
Enver aysever:öfkeli misin?
Fazıl say: bunu dünyaya bağırmak lazım. Burda bir haksızlık var. Suçunun ne olduğu bile belli değil. Bir inandırıcılığı yok. Sadece yazdığı makale yüzünden, muhalif olması yüzünden. Türkiye'nin %50si akp'ye oy vermedi. Yani diğer %50sini korkutmaya yönelik diye anlaşılıyor öyle değil mi?
baskı, dava
Enver aysever: akp'ye karşı sen de korkuyor musun? Yoksa ben sadece özgürce fikrimi mi söyledim diyorsun. Çünkü toplumda herkesin susmayı tercih ettiği bir dönemde belki de bazen öfkene yenik düşerek hem de yüksek perdeden konuşuyorsun.
Fazıl say: sen cevabı kendin ver. Sorunun içinde cevap vardı.
Enver aysever: yani ben türkiye'de insanların korktuğunu düşünüyorum.
Fazıl say: sen korkuyor musun?
Enver aysever: zaman zaman korktuğum oldu ama progarma terse döndü.
Fazıl say: yok merak ettim. Biz burada dost olarak muhabbet edelim onlar seyretsinler.
Enver aysever: korku insana özgü bir şey korkabilirim. Çoluğum çocuğum var, ailem var. Sen korkmaz mısın?
Fazıl say:kimden korkucam; akp'den mi? Yok ondan korkmuyorum.
Enver aysever: otoriterlikten, baskıdan, mahalle baskısından.
Fazıl say: korkmak olarak açıklayamam da büyük bir problem olarak görüyorum bu baskıyı. Tabii benim davamla da ilgili bu.
Enver aysever: nedir o baskı tam olarak sence? Biz olduğundan daha büyük bir baskı üzerinden mi konuşuyoruz?
Fazıl say: ya baksan işte. Bir insanın allah'a inanıp inanmamasını da hükümet mi tayin edecek? Benim şu anda içinde durduğum davaya baksana.
Enver aysever: bu çok trajik bir dava.
Fazıl say: çok trajik. Bütün dünya gülüyor türkiye'ye. Hükümet arkasında bana suç duyurusu yapanların. Enterasan bir durum. Yani hükümet de dese ki burada bir yanlışlık olmuş. Retweet ettiği için hayyam'ın bir şiirini, kendi bile dememiş, orada bir tartışmayı paylaşmış. Savcılıktan geçmesi. Davaya dönüşmesi. Davanın ikinci celseye kalması. Bu tamamen hukukun beş kere filan çiğnenmesi.
Enver aysever: işin hukuki tarafı böyle de. Sen de bazen kendi kendine'ben de bazen öfkeme yenik düşüp, bazı insanları rahatsız edecek sözler söylüyorum diyor musun?
Fazıl say: hayır asla. Benim hoşuma gitmiş matrak buldum, hayyam'ında olmayabilir ama hayyamcılar tarafından retweet edilen bir şey.
Enver aysever: ayrıca o güzel bir şiir.
Fazıl say:benimle beraber yüzbinlerce kişi retweet etmiş, ben bir kere suçlanıyorum bir. Iki; ben onu matrak buldum onun için oraya koydum, aleyhinde eleştiri yapanların, böyle bir şeye ben karşıyım'diyenleri de retweet ettim. Yani ben bunu buraya koydum ama buna karşı bir şey denmiş, adamın biri rahatsız olmuş bunu da retweet ediyorum buna saygı duyuyorum, ama o bana saygı duymuyor. Beni mahkemeye veriyor. Bir buçuk yıl hapis yatarak benim allah'a inanmamı vs. istiyor.
fazıl say:bu yapılan haksızlıklara, hakaretlere karşı insani bir tepkidir. ayrıca benim frankfurt da ya da tokyo'da yaşamam mecazi bir şeydir. dünya artık bir bütündür. tweeter var, faccebook var. zaten yan apartmana ulaşman sürenle nternetle tokyo'ya ulaşma süren aynı. bu mühim bir ey değil. benimle bu stüdyoda bu odada bu konu hakkında tartışan adam, cüneyt özdemir şimdi kendisi londra'da ben burdayım.
enver aysever: cüneyle o zaman ne konuşmuştun?
fazıl say: o zaman ben arabeski sevmediğimi söylemiştim.
enver aysever: arabeski sevmeyebilirsin.
fazıl say: yok hayır. bana göre arabesk denilen iğrenç şeyi sevmemek vatanperverliktir, sevmek vatan hainliğidir, bana göre. burada düşünceler farklılaşır. kalitesiz bir şeyden bahsediyoruz. yanlış. kötü armoni, kötü melodi. bir yere varamamış bir yenilik koyamamış. ben bunu bir müzisyen olarak söylüyorum. karşımdaki spiker ben müzisyenim. benim pek çok astrofizikçi dostum var hayatta. ama en iyileri nobel ödüllü filan insanlar, ingiltere'den israil'den, japonya'dan. ben astro fizikçilere soru soruyorum; evrenin ötesinde ne var,bigbang'den önce ne olmuş olabilir filan? ben bunları sorarım, karşımdaki cevap verir dinlerim. ama ben ona 'ya sen tamamen yanlış anlatıyorsun, sen hiç fizik bilmiyorsun.' diyemem. benim böyle bir kültürüm yok, böyle bir ahlakım yok, galiba böyle yetiştirilmedim. ama bu insanlar böyle olmaya başladı. sadece bundan duyduğum rahatsızlıktan, sadece bu durumdan, bu düzelene kadar gideyim yapabilirsin.
enver aysever: ben o tartışmada senin durduğun noktanın bana yakın olduğunu düşünüyorum. bir başkası da başka şey düşünür. ben de arabesk dinlemenin ruhsal bir ızdırap olduğunu düşünüyorum. ama bu benim fikrim.
fazıl say: bu yüzden, sen bunu söylediğin için mesela başına neler gelir?
enver aysever: elitist diyorlar, şımarık diyorlar, kendini beğenmiş diyorlardır.
fazıl say: kim diyo?
enver aysever: bir sürü insan der. sana kim diyor?
fazıl say: hiçbiri müzisyen olmayan insanlar diyor.
enver aysever: desinler.
fazıl say: desinler. ben öyle diyorum. ben vatan sever olduğum için doğru bir şeyi hala da savunuyorum, aynı şekilde, aynı sertlikte.hepsi tamamını, tam harfine kadar. var mı bir diyeceğin?
enver aysever: cüneyte cevap hakkı doğdu.
fazıl say: yo cüneyte cevap hakkı doğmadı. cüneyte düşünmesi gereken bir şey doğdu. bir astrofizikçiyle konuşurken sen fizik bilmiyorsun diyememesi lazım.
sosyal ya da siyasi durum
enver aysever:mesela köy enstitülerinin kapanmasından itibaren türkiye başka bir sürece girdi ve o süreç daha muhafazakar bir süreçti.
fazıl say: köy enstitüleri çok eski bir konu. şimdi biz geçmişi değil geleceği konuşalım. ben enver şundan rahatsızım. atatürk'ü savunarak, 10 kasım,29 ekim. hayır; savunduğumuz kendi hayatımız olacak ve kendi hayatımızın geleceği olacak. gerçekçi olacağız.yani ben bir hayat yaşamak istiyorum ve önümde onu görmüyorum. bi karanlıklar, bi bulanıklıklar falan görüyorum. bunda atatürkçü olmam ya da olmamam değil konu. ben ne hayat yaşayacağım, tek başıma birey olarak. atatürkçüyüm şemsiyesine sığınmak değil mesele. tabbi ki atatürk'ü ben çok severim. bunu hep yazdım. ama meselemiz bu değil. meselemiz kendimizn geleceği ne. ve bir yerlere doğru gidiyoruz. belki bi takım adamlar onlara verilen emirler.
enver aysever: kimi kast ediyorsun?
fazıl say: türkiy'nin tamamı. hangi oyunun içindeyiz? her konuda. şu mezopotamya konusnda da öyle. neden ölüm kültürü? bu şu kadar basit bir mesele. barış istemekle ölüm istemek arasında çok büyük mesafeler yoktur. bugün suriye ile türkiye elli metre sınır deniliyor. barış istemek 50 metre değil ki. bir milimetre. bir başka düşünce sadece beyindeki. sadece farklı düşünce barış isteyen düşünce.
enver aysever: bu açlık grevleri hakkında ne düşünüyorsun?
fazıl say: bi saniye bi saniye. bir milimetrelik bir düşünce farkı için bu kadar oyunlar dönüyor.bir insanların bu oyuna gelmemesini sağlamak lazım. açlık grevi de buna dahil. tüm ölüm kültürünün tüm bu reziiliğin, tüm bu kullanılmışlığın içinde olan bir şey. başbakan da cumhurbaşkanı dahil bir kullanılmışlık. sen, ben hepimiz bu kullanılmışlığın zararını görenler.kullanılmayalım. kenid hayatımızı kendimiz çizebilelim istiyorum. açlık grevi vs. hepsi dahil. demin saydım, soner yalçın durumu.
Beni hiç tanımayan, sevmeyen, beni etiketlemek isteyen, o kötü bana değil aslında başka bir şeye simgelemek isteyen bir anlayış var. Bu tehlikeli bir şey. Ben bir birey olarak bundan rahatsız oluyorum. Ben artık benim eserimle ilgli yanlış bir cümle konulduğunda facebook'ta beş kere filan anons yapıyorum. O yanlış cümleyi düzeltiyorum.
enver aysever:ıtri, dede efendi türü bu coğrafyanın kökeninin müzisyenlerini dinlemek gericilik midir? illaki klasik batı müziği mi dinlemek gerekir?
fazıl say:yo. onlar kültür. bu kültür müziği. enver ben neyzenlerle kaç eserimde çalıştım biliyor musun? istanbul senfonisi dahil. ıtri'nin, dede efendi'nin kaç eserinin üzerine kendi bestelerimi kurmaya çalıştım. bu kültür. türkiye'nin asıl müziği bu. o iğrenç ticari müzikler bizim anti-kültürümüz. bunu anlatmaya çalıştım ben. ama ıtri, dede efendi'yi dinleyen, sokakta sorsan yüz kişiden bir biliyordur o ayrı konu. yani bu benim sorunum değil. benim bildiğim gerçek ıtri'nin değerli bir müzisyen olduğu, neva kar'ı çok severim hatta çizgisel yapısını bach gibi bulurum. bach çok sesli müziktir, bu tek sesli müziktir. o aradaki ufak farkla ilgili bir şey söylemek istiyorum. bach değil tabii ama. iyi bir tek sesli müzik, kötü bir çok sesli müzikten daha iyidir.yani önemli olan bir şeyin iyi olması enver.
son söz;
enver aysever: iki yıldır konuşmuyordun.
fazıl say: yok yazıyorum, beste yapıyorum.
enver aysever: ama ekrana çıkmıyordun.
fazıl say: ekran tatsız bir şey. ekran ne ki?..