şehirlerarası otobüslerde yolculuk etmek

entry23 galeri
    19.
  1. Dört tarafı geliş gidişlerle, dalgın bakışlarla, ve yorgun duruşlarla çevrili an-kara parçasına aşti denir.
    Ve Ne zaman solusam şu aşti'nin havasını, bir hüzün kaplar aklımın yarısını...

    Kamil koç turizm'in, 1401039 sefer sayılı -ki bu aynı zamanda vaylıs şifresidir- 00:15 istanbul otobüsünde, 44 yolcudan biriyim. 38 numaralı koltukta -ki memleketimin plaka kodudur.- koridor tarafında, saat 04 sularında -ki ekmek ve şarap saatidir.- derin kederler içinde, seyir halindeyim.

    benim seyrim otobüsünkinden farklı. o istanbul'a seyrediyor, ben onu seyrediyorum. 44'ü yolcu, 3'ü mürettebat olmak üzere, toplam 47 kişiyiz. 2'si de bagajda uyuyor olsa host'ların, 49 eder. lakin hiçbir hesapta 49 diye geçmez bu sayı. farz-ı misal, şimdi bir kaza olsa -ki allah korusun- haber bültenlerinde bu sayı 50 diye geçer. ''50 yolcu taşıyan otibiz, şerampöle düştü. şans eseri kaxada kurtulan olmadı. azeri televizyası heber bültenini söyledik. eyi agşamlaa.'' böyle durumlarda hesabı yuvarlamak gibi bir huyumuz vardır millet olarak. -ki devlete kalsa her daim 40 eder!-

    azeri, millet ve devlet kelimelerine takılma sen, boşver. bak ne kadar güzel şu sağ çaprazımdaki kız. teni bembeyaz, saçları düz ve simsiyah iniyor boynuna kadar, sonra omuzlarında dalgalanıyor. zaman zaman küçük burnunu kaşıyan ince parmaklı elleri, ve kuğu boynunu yumuşacık örten mavi şalıyla -ki o şal her zaman mavidir.- sanki fransız filmlerinden kaçıp gelmiş gibi duruyor.
    kafanda canlandırabildin umarım. kendisi, her mevsim babet giyengiller'den. tee aşti'den beri süzüm süzüm süzüldü, bütün bir otobüsün dikkatini çekti. host ibnesi, tam 7 kere topkek vermek istedi, kendisine bir höst diyen olmadı. bir önündeki; kulaklıklı, piğirsinkli, mehmet günsur sakallı, ve tüm ümidini bu benzerliğe yatırmış olan cool eleman da az dönüp bakmadı. ama allah var, kız da hiç dönüp bakmadı.
    molada yediği kuru fasulyeyi, şu an itibariyle sessizce otobüse servis eden, şu sağ arka çaprazımdaki 50'lik amca bile niyeti bozdu bir ara. babetinden başlayıp yukarı doğru defalarca süzmeye çalıştı kızcağızı. fakat her defasında siyah taytın tam orta yerine takıldı. aklı araya kaçtı, bir türlü çıkaramadı. neyse ki, posta'nın çengel bulmacası var. yoksa nice olurdu bu emekli azmanların halı?

    kim bu resimdeki sanatçı, yaralar beni yüreğimden...

    orta kapının hemen yanında, zannediyorum 24 numaralı koltukta -ki bu eski tip otobüslerin en geniş alana sahip koltuğudur.- oturan yamyam, büyük bir hazla ve hevesle izliyor, 2012'nin sonunda predator filmini. ve molada bu hatunu düşünüp asılmadıysa dinlenme tesislerinde, bir daha hiçbir kadın dili dolaşmasın testislerimde. o kadar eminim bu yamyamın; giderim olsa beni sikeceğine.

    oldu mu ama şimdi! yazının başından beri bir kez olsun sik, seks, am, göt, meme dememiştim. resmen kendi rekorumu kıracaktım. artık uyuşan bacağımın ağrısıyla, nasıl uyuz olduysam otobüsün en geniş yerinde oturan bu abazan ibneye, bütün şiirsel, romantik, edebi yaklaşımım kayboldu gitti ammına koyayım. -ki koyarım bilirsin.-

    onu da geç. daha neler neler anlatacaktım ben size. bütün bir otobüsü kendinden geçiren kızın, ağzından salyalar akıtarak uyuyuşunu, o çıtı pıtı karizmanın, yamuk açılmış bir ağızdan çıkıp, nasıl da kayboluşunu.
    sonra 50'lik amcanın en favori 3 osuruk tonunu, resimdeki sanatçıyı, piğirsinkli ve mehmet günsur sakallı elemanın hala leman'dan medet umuşunu. host ibnesinin türlü fütursuzluğunu.. ve daha neler neler.

    lakin sürekli kesilmekte kamil koç'un interneti. ve üzgünüm, şarjım da azalmakta. neylersiniz ki çember daralmakta. şimdilik hoşçakalın yaban çiçeklerim. dağılmış saçları, yarım kalmış uykusuyla bir muavin yaklaşmakta...

    -ki, sonra devam ederiz belki...-
    0 ...