kendilerini ilgilendirmeyen kimseleri ilgilendirmemesi gereken kapışma... sen din lafını duyduğunda rahatsız oluyorsan, kulaklarını tıkayabilirsin... veya nerede konuşulmuyorsa din konusu oraya gidebilirsin...
diğer taraftan, dikkat ederseniz, selefi arkadaş, o engin ilahiyat kültürüyle, kaynaklar üzerinde çalışıyor, rivayetler arasında çelişki ve açık arıyor, kendince buluyor, bulduğu yerden hücum ediyor.
bende ise prensip olarak böyle bir ilahiyat kültürü yok. elimde dini kitaplar var ama, bunlar üzerinde uzun uzadıya çalışma yapacak vaktim de yok. zaten iddia sahibi olarak karşı tarafın yapacağı işler bunlar. ben, ayağımı sabit bir noktaya basarım; nedir, ehl-i sünnet içinde ağırlık kazanan görüş... kendi fikrimle onu müdafaa etmeye, elimin altına kolayca gelirse buna ilişkin deliller serdetmeye bakarım.
kim okur, kim ilgilenir, kim hangi teze inanır, herkesin kendi bileceği iş...
şu noktayı tekrar edeyim: şakk-ı kamer mucizesi, ehl-i sünnete göre, allah resulü'nün mucizeleri arasında en özellerinden biridir. onun mantığını veya rivayetler arasndaki sızıntı noktalarını değil, sayısız hikmetlerinden manalarını aramak gerekir. bunlarda biri de;
kıyamet habercisi olmasıdır. zamanın devr-i kamer denilen 7. ve son büyük dönemine girildiğinin habercisi olmasıdır. bu dönemde, tıpkı şakk-ı kamer "misali"nde olduğu gibi, hak ile batıl ikiye ayrılacak ve sonunda da kıyamet kopacaktır.