uludağ sözlük dini konular kapışması

entry66 galeri
    31.
  1. selefi demogojisinin enteresan boyutlarını gördüğümüz kapışma... demogoglara "hakikati bayıltıp ırzına geçenler" diyen kimse, doğru söylemiş... çünkü başından beri gördüğümüz şey budur. amaç, her seferinde tekrar edeceğim bunu, birtakım ilahiyat konuları öğrenerek onlar üzerinde dini esaslar aleyhine spekülasyon yapmaktır. bu spekülasyonda başarılı mıdırlar? evet, başarılıdırlar. fakat konunun dinle, imanla, hakikatlerle hiçbir alakası yoktur.

    yalnız ben burada bir dezavantajımı belirteyim: spekülasyonun karakteri rasyonel olmasıdır. oysa din, rasyonel bir şey değildir. din, iman ve şehadettir. iman gaybadır. allah ol der ve olur. oluşun rasyonel olması gerekmez. oysa selefi spekülasyonun bir bölümü, dini rasyonelleştirme çabası olduğu için, imanı zayıf kimselere daha yakın görünür, modernist karaktere daha yakın görünür. bu atmosfer içinde dini hakikatleri savunmak, konuya bir adım geriden başlamaktır.

    olsun, ben ona da varım. bundan dolayı gocunacak değilim. çoğunluğun gözünde yenilmiş olmayı baştan kabul ediyorum. ben sadece ortaya konulan rasyonelik üzerinde spekülasyon yapabilirim. misal, sorabilirim:

    - bunu nasıl bilebilirsin ki?

    prensip olarak bilemezsin. yaptığın tek şey, "şurası akla uygun, burası değil" diye din üzerinde ahkam kesmektir. kendi aklına göre din uydurmaktır. yoksa 1400 ssenedir insanlardan gizli kalmış bir hakikati bulup ortaya çıkardığını mı düşünüyosun? bu nasıl olacak ki? rasyonalizmin bu zeminde zafer kazanabilmesi için, söylediklerinin gözlemlenebilir ve denenebilir olması lazım. oysa bu konuda ne gözlem yapabilirsin, ne deney? sadece mantık parendeleri atarsın, spekülasyon yaparsın...

    aslında burada hazret-i isa konusuna ortasından başlanıyor. oysa bu hikayenin bir de başı var. daha dorusu, nüzul-ü isa bahsi üç bölümlüdür:

    a) hazret-i isa'nın doğumu,
    b) hazret-i isa'nın urucu,
    c) hazret-i isa'nın nüzulü,

    burada dikkat ederseniz, arkadaş, b şıkkından başlıyor. a şıkkına hiç esmiyor. bundan sonraki bölümlerde, ben o konudaki görüşünü de öğreneyim isterim onun: hazret-i isa'nın doğumu hakkında ne dersin? senin demogojinde bunun yeri var mıdır? mantıklı mıdır? yoksa mantıklı olan, hazret-i meryem'e çirkinlik isnadı mıdır?

    ben bu ikincisini yapabileceğini sanmıyorum açıkçası: bugüne kadar hazret-i isa'nın doğumuna dil uzatmaya cüret eden bir selefi örneği görmedim ben... bu konuya inandıkları için değil; hazret-meryem'e günah isnad etmenin dehşetinden korktukları için edemezler. yoksa bu konu tek başına onların kurgularını bozmaya yeter. ben derim ki mesela:

    - sen şimdi hazret-i isa'nın babasız olarak dünyaya gelmesi konusuna inandın da, göğe yükselmesine mi inanamıyorsun? yani bir insan babasız olarak dünyaya gelebilir, bu mantıklıdır veya hristiyanlardan alınmamıştır; ama göğe yükselemez, bu mantıksızdır, hristiyanlardan alınmıştır.

    buna kargalar bile güler herhalde... aslında ben diğer yazılanlara da çok güldüm ama, buradaki çoğunluk bunun sebebini tam anlamayacak; nasıl olsa ben rasyonel görünmemenin dezavantajı içindeyim; kahkaham boşa gidecek diye korkuyorum... her neyse, uruc-u isa meselesine geçebiliriz sanıyorum:

    --spoiler--
    -"bir de inkarlarından ve meryem’e büyük bir iftira atmalarından ve "biz allah'ın peygamberi meryem oğlu isa mesih'i öldürdük" demelerinden ötürü kalplerini mühürledik. oysa onu öldürmediler ve asmadılar. fakat onlara öyle gibi göründü. onun hakkında anlaşmazlığa düşenler, bu konuda kesin bir şüphe içindedirler. o hususta hiçbir bilgileri yoktur. sadece zanna uyuyorlar. onu kesinlikle öldürmediler. hayır, allah onu kendine yükseltti. allah üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir. ehl-i kitab'dan hiç kimse yoktur ki ölümünden önce, ona iman edecek olmasın. kıyamet günü o, onların aleyhine şahitlik edecektir." [nisa: 156-157-158-159]
    --spoiler--

    şimdi bundan ötesi martavaldır. burada, ayette apaçık bir şekilde uruc-u isa belirtilmektedir. bunun inkar edilecek bir tarafı yoktur. bunu inkar etmek, ayeti inkar etmektir, yazar bunu gayet iyibildiği için - bu seferlik- inkar yoluna sapmıyor, tevil yoluna sapıyor. diyor ki: oradaki "yükseltti" kelimesini -bu seferlik- gerçek anlamında anlamayalım, mecaz anlamına alalım. olsa olsa ne olabilir? hah buldum: yükseltti demek, şereflendirdi, onurlandırdı demek dersek, konuyu sallayıp atarız.

    yav arkadaş, yapmayın komik oluyorsunuz... demek ki demogoji, her zaman rasyonel sonuçlar üretemeyebiliyor. öyle ya, orada "yükseltti" mi deniyor, "kendine yükseltti" mi deniyor? senin arapçan iyidir, şunu de bağa: "kendine onurlandırdı" diye bir şey var mıdır arapça'da? kendine niye onurlandırsın allah? onurlandırması gerekse, toplum için onurlandırır!!

    onu da geç, kafirler "meryem oğlu isa'yı öldürdük" dediği için allah onların kalbini mühürlüyor, selefiler de kalkıyor, "madem kafirler öldüremedi, gelin biz öldürelim, çaktırmadan yaparsak kalbimiz de mühürlenmez."... yahu arkadaş, bu nedir ya? böyle apaçık hüküm üzerinde spekülasyon yapılablir mi? insan utanır, sıkılır, korkar...

    ama hayır, nüzul-ü isa'yı gargaraya getirmek için, öncelikle "uruc-u isa"yı sallayıp atmak lazım... göğe yükselmediyse, geri dönmesi de sözkonusu olmaz... ama bunun için de, bu apaçk ayetin üzerinden adımlamak gerekir. onun gerçek olmadığını, mecazi olduğunu, ama başka bir gerçek olduğunu öne sürmek gerekir. nedir:

    --spoiler--
    -"... ey isa! seni öldüreceğim ve seni kendime yükselteceğim ..." [ali imran: 55]
    --spoiler--

    iyi de burası niye mecazi değil? cevap yok... sadece şunun için: işimize gelen yerler mecaz olsun, işimize gelmeyen yerler gerçek olsun, maksat demogojimiz yürüsün; maksat ehl-i sünneti yalanlayalım...

    ve bunun ardından "teveffüke" kelimesi üzerinde bir kavram spekülasyonu başlıyor. "seni öldüreceğim" anlamını vermek için, allah "teveffüke" demiş... şimdi benim arapçam yok; "teveffüke" yerne başka hangi kelimelerin kullanılabileceğini tam söyleyemem. ama eminim, yazar biraz dürüst olursa, bu noktaya benden daha yetkinlikle cevap verebilir: acaba, "seni öldüreceğim" anlamı, kaç türü söyleyişle verilebilir? kavram niye "vefat" alınır, ama başka bir şeyden alınmaz? (bu konuda pek çok kelime olduğunu tahmin edebiliyorum.)

    şimdi burada yazar bütün hadisleri çöpe atıyor, tefsirleri çöpe atıyor, onca ehl-i sünnet külliyatını çöpe atıyor ve diyor ki: teveffüke, seni öldüreceğim demektir, çünkü benim demogojime ancak böyle olması elverişlidir...

    peki, benim arapçam yok ama, lisan-ı osmani üstüne epey bir fennim var. okur yazarlığım var.daha kötüsü iştikak da bilirim. bu bilgilerim içinde şunu söyleyeyim ki, burada "teveffüke" kelimesinin seçilmesi içinde binbir hikmet vardır. bunlardan bir tanesi de "vefat" değil de "vefa" köküyle alakalıdır. ve bu anlamıyla kavramın manası "seni öldüreceğim" değil, şu demektir:

    - seni vefa ettireceğim!

    yani? senin sözünde durmanı sağlayacağım... nedir hazret-i isa'nın sözü? romantik bir üslupla şudur:

    - şimdi gidiyorum ama, dönüşüm muhteşem olacak!

    .......

    her neyse, uruc-u isa bahsinde fazla bile konuştuk. bu konu, yukarıda da gördüğümüz gibi, kuran ayetiyle sabittir ve bu noktada kıvırmaya yer yoktur. "nüzul-ü isa" konusunda ise böyle açık bir ayet olmamakla birlikte, senedi sahih, en muteber kitaplarda geçen hadisler vardır.

    bu konuya daha sonra gireceğim. yalnız arkadaştan ricam, burada telaşa kapılıp yeni şeyler ortaya atmasın. biraz sabırlı olsun. şimdilik sadece onun söylediklerinin ilk kısmına cevap verdim. ben diğer kısmı da halledeyim, adım adım gidelim...
    0 ...