bir zamanlar bazı kurumlardan cesaret alarak toplumun büyük çoğunluğunu ulu orta aşağılayan, medya desteğiyle elinden gelen her şekilde bu çoğunluğu küçümseyen ve daha da önemlisi kışkırtmak için elinden geleni yapan bir azgın azınlık vardı. nüfusun en fazla %5-10'luk dilimini oluşturan bu sözde modern, özde modernist, sözde özgürlükçü, özde statükocu azgın azınlık halktan beklediği yasadışı tepkiyi göremedikçe daha da azgınlaşmış, işi çığrından çıkarmıştı. türbanı sümerde mabed fahişeleri takıyordu diyeninden tutun da daha ne rezilliklere arsızca imza atıp bu pisliğin üstüne 'mahalle baskısı' gibi safsatalarla tüy dikmeyi de ihmal etmiyordu.
gün geldi, bu dinozor zihniyeti, bu batı özentiliği ile özü arasında kalıp ne batılı ne de doğulu olamamış hilkat garibeleri demokrasinin tokadıyla yerin dibini boyladı. sonra 'ordu göreve' gibi akıl baliğ her insanın utancından yüzünü kırmızıya boyayacak bir slogana umut bağlayarak alçalmanın hudutlarını tahayyüller ötesine taşıyıp bayrak diktiler.
zaman geçtikçe bu zihniyet, ağzının üstüne yediği şamarla sesini kesti, geriye birkaç dinozor ve yumurtaları kaldı.
...................
belki hedefinde islam emri olan baş örtme değil de islamı belki en çok yozlaştıran araçlardan biri olan süslü türbanlara eleştiri getirmiştir ve eğer öyleyse haklıdır da. ama ideolojisi yeryüzünün en kanlı geçmişine sahipken başkalarının yozlaşmasına değinmeden önce dönüp kendi kokuşmuşluğuna bakması gerekir.