sabah her zamankinden erken kalktık. amcamlar dayımlar dedemler falan ev ağzına kadar dolu, bana bir hafta sonra sünnet olacağım söylenmişti. öyleyse neden bu insanlar bizim evdeydi?
kahvaltıdan sonra annem "gel oğlum sünnet kıyafetlerini giyde amcanlar görsün" dediğinde şüphelerim biraz daha arttı. giymek istemediğim halde ısrarla giydirdiler kıyafetleri.
öğleden sonra sırtımda pelerin elimde asa babam ve dayımın oğluyla izmit fuarına gittik, birkaç saat çarpışan oto atlıkarınca gibi oyuncaklarla oynadık ve eve geri döndük. bahçe kapısından eve girdiğimiz esnada "aha geldileeeer, doktorda şimdi gelmişti" gibisinden lafları duymamla "lahhhhhnnn ne koktoru yhaaaaa" diye inlemem babamın kolumdan sıkı sıkı tutarak beni kucaklaması, bizim sesimizi duyupda merdivenin başına gelen doktorla gözgöze gelmem, babamın kollarının arasından yılan gibi kıvrılarak kurtulmam ve kendimi caddeden aşağı salmam hepsi en fazla otuz saniye sürdü.
"seyiluuukk..olm gel buraya nereyeeee..lan sade ilaç sürcek valla baakk"
gölcüğü bilen bilir, donanma caddesinden aşağı ben önde arkamda dayım, onun arkasında amcam, onun arkasında mahelleden bir kaç abi ve en arkada mahallenin çocukları nasıl yardırıyorum nasıl koşuyorum aklınız durur. aşağı yukarı beşyüz metre falan kaçtıktan sonra dayımın ensemden yakalaması, kollarımdan dayımın ayaklarımdan amcamın tutarak beni eve götürmeleri sonun başlangıydı.
üç dört tane koca adamın sıkı sıkı tuttuğu bendeniz aklıma gelen en ayıp küfürleri ediyorum fütursuzca,
"bok, salak, deliii, pipiiii, booook"
en son sülalenin en güçlü ve cesurları beni kurbanlık boğa gibi tuttular ve
"allaaahuekber allaaahuekbeeerr ve booookk salaaaaak pipiiii" melodilerinin harmanlanmasıyla oluşan o mistik ve tentürdüyot kokulu havada doktor vazifesini yerine getirdi.
doktorun babama "yahu 30 senelik sünnetçiyim ben böyle bişey görmedim, para mara istemez kardeşim valla bak allah yardımcınız olsun" dediğini işittiğimde yatağın süslerine iliştirilen paraları sökmeye çalışıyordum.