Adı üzerinde çocuk olduğu için herhangi bir sakıncası ve kötülüğü olmayacak hadisedir. Tabi içinde kötü düşünceler olan insanların kız çocukları ile aynı odada kalmaması gerekir. Aynı odayı bırak aynı otobüse binmemesi, aynı yolda yürümemesi, aynı havayı teneffüs etmemesi gerekir.
--spoiler--
Barla'da sürgündeydi. Her hali izleniyor ve Ankara'ya rapor ediliyordu.
Ziyaretine gitmek, ona bir selam vermek bile yasaktı.
Buna rağmen bir dost çevresi olmuştu.
Bir talebesi gizliden gizliye onun derslerine katılıyor ve aldığı dersi hanımına anlatıyordu. Hanımı, "Ondan bizzat bende ders almak istiyorum"
diyordu.
Bu istek ısrarla birkaç defa tekrarlanınca, Bediüzzaman razı oldu ve ona:
- "Tamam, tesettürlü olarak seninle beraber gelsin. Hatırın için bir ders vereyim." dedi.
Geldiler. Kapıyı çaldılar. Bediüzzaman kapıyı açtı, içeriye buyur etti ve ders esnasında kimse rahatsız etmesin diye kapıyı kapattı.
Bir müddet sonra bir talebesi Bediüzzaman'ın yanına gelmek istedi. Kapı birkaç defa çaldı, fakat içeriden cevap gelmeyince daha sonra gelmek üzere geri döndü.
Bu arada Bediüzaman'ın gözü ayakkabılara takılmıştı. Beyin ayakkabısı içerde olduğu halde, hanımı ayakkabısı dışarda kalmıştı.
Dersten sonra daha önce kapıyı vuran talebesi tekrar geldi. Bediüzzaman kapıyı açtı ve ona sordu:
- "Dışarda kadın ayakkabılarını gördüğün zaman kalbine birşey geldimi?"
- "Kesinlikle Üstadım, böyle birşeyi nasıl düşünebilrim?"
Bediüzzaman durumu açıkladıktan sonra, talebesine şöyle bir ders verdi:
- "Bir çatı altında yabancı bir kadınla, sakın yanlız olarak bulunma. ister ders, ister başka bir vesileyle olsun. Bunu sakın yapma. Çocuk dahi olsa, yanında muhakkak bir kimse bulunsun."
Bediüzzaman'la Yaşayan Öyküler (Ömer Faruk Paksu)
--spoiler--