Halk avcılığı üzerinden oy toplamak amacı ile sadaka demokrasisine alıştırılmış bir insanın demokratik tepkiyi ve ifade özgürlüğünü yol ortasında ulu orta bir siyasi lideri durdurup kendisine bağırıp çağırmak olarak algıladığının ve de demokrasi , insan hakları , ifade özgürlüğü gibi kavramları liberalizm lafgüzarlığı ile sözel şiddete dayalı propaganda
yapmak olarak öğrendiğinin bir davranışıdır .
Elbette , hem fiziksel şiddet hem de sözel şiddet doğası gereği insan hakları ve özgürlükleri ile tam bir tezat içerisindedir . Ancak , bir eylem olarak ifade özgürlüğü desteklenen ya da karşı gelinen konu üzerinde söylenen lafların anlamlı bir bütünlük içerisinde uygun bir dille ifade edilmesini gerektirmektedir .
Daha önce de Recep Tayyip Erdoğan'ın bir çiftçi ile olan sözel münakaşasında , ülkenin bir başbakanı olarak kendisinden mevcut ekonomik politikalar doğrultusunda hiç bir gelir elde edemeyen ve üretim yapamayan bir çiftçinin gayet sade ve açık bir dilde eleştirel ve de reel ekonomi içerisinde tarım ile ilgili istatistiklere bakıldığında durumun vahimliği o çiftçinin sözlerini doğrular şekilde anlatılmış bir sorun var . Ancak , bu şartlar altında çiftçiye başbakanın bizzat kendisi tarafından "ananı da al git " tepkisi de var .
Bir başka tarafta ise yukarıda anlatılan şekilde belirli bir konusu olmayan , gayet seri ve şiddetli bir şekilde söylenmiş muhteşem iktidar klişe lafları ile savunduğu şeyden habersiz bir yurttaşın yol ortasında propaganda amacı ile gerçekleştirdiği bir eylem var . Buna karşın Deniz Baykal'ın söylediği tek bir laf yok . Otobüse bindikten sonra oradaki esnaf tarafından fiziksel şiddete maruz kalan bir insan ve bu doğrultuda oradaki halkı kışkırtarak kendisini mağdur göstermeyi başarmış bir tiyatrocu akp zihniyetini temsil eden fikir garibanı o insan .