böyle bir meselenin konuşulabildiği bir evde ve ailede, gönül rızasından bahsetmek ne kadar doğrudur. kadının gönül rızasını olduğu gibi beyan etme hakkı var mıdır? ya da günümüzde hadi rızası var gibi göründü diyelim, hangi kadın buna gönül rızası göstere bilir?
ya da bunun bir hak değil ehliyet olduğunu düşünelim. kocanın, yatalak olup kendisine, çocuklarına ve kocasına bakamayan kadının görevlerini yerine getirmek için, ikinci eş seçebilme ehliyetini düşünelim.
gelen kadın bu evliliği seçmekte gerçekten özgür kılınmış mıdır?
ikinci eşin gönül rızası gerçek midir, yoksa faraza mıdır?
eşten çok bakıcı kimliği ile gerekli bulunan ikinci kadın tüm bu görevleri ne kadar gönül hoşluğu içinde yerine getirir?
aynı durumda olan kadının, yatalak olduğu için çalışıp evin ihtiyaçlarını karşılayamayan koca nın üzerine ikinci bir koca alma ehliyeti var mıdır?
bu da bir zorunluluk mudur?
ya adam buna gönül rızası göstermiş ise bu adama ne denir, hangi isimle çağrılır?
bu gereklilikten bahsedilen yılların yaşam koşulları, toplum yapısı, savaşların çokluğu, açlığın boyutu, erkeklerin askerde ve savaşlarda ölmesi üzerine, toplum hayatının sürmesi gerekliliklerinden çıkan bu ehliyetin günümüz koşullarına uyarlanmaya çalışılması ne denli doğru olabilir?
yaşlı karadenizli bir kadın tanıdım. üzerine gelen kuma ile bir ömür geçirmiş. kuma ve kocası ile çok sınırlı, bir iki zorunlu sözcük dışında hiç konuşmadan geçen uzun ve yıldırıcı yıllar.
sadece arazide bir şeyler ekip dikerken yaşanılan yıllar.
sadece karın doyurmaktan ibaret bu yaşamın hesabını kim verebilir?