"gözlerimin içine baktı. bir yandan da elimden tutuyordu. terliydi avuçlarım. onun avuçları da öyle. onlar da terliydi epeyce. kötü bir şey duyacağım hissine kapıldım. avuçlarını sıktım biraz daha. daha çok terlediler. sonra dedi ki; ben, bir başkasına aşığım biliyor musun? çok üzdü beni. çok fazla. biraz dehşete düşmüştüm ama pek belli etmemeye çalıştım. bu duyduklarım, o çok güvendiğim, hep sığındığım tanrının kafasını gökyüzünden bana uzatıp; ben emekli oluyorum artık kendine başka bir tanrı bulmalısın, demesi gibiydi. gözlerim buğulu görmeye başladı. ellerimle gözlerimi sildiğimde gitmişti çoktan. ayın beşinci günüydü. beş nisan. bir törene katılmak için hazırlanmam gerekiyordu. sakal traşı olmalıydım. şık görünmeliydim. baba mesleğinden el alışkanlığı, ustura kullanmasını biliyor ve ustura ile sakal traşı oluyordum. aynanın karşısında suratım köpüklüyken kendime hakim olamadım, sol yanağıma derin bir kesik attım. hangisi daha derin olacak, hangisi daha çok kanayacak diye kalbimdeki ile yarıştırmak adına. annem eve girdi. içimdeki çığlığa benzer bir çığlık attı. yirmi dakika sonra bir acil servisin kapısından girdik. doktor geldi ve dikiş atılması gerektiğini söyledi. dokuz dikiş atacaktı. güldüm. doktor, dedim. sadece beş dikiş istiyorum... ayın beşiydi gittiğinde. o günü suratıma diktim."