öyle bir geçer zaman ki

entry4868 galeri
    4487.
  1. senaristin verdiği en çarpıcı ayrıntılardan birini paylaşmak istedim. dizinin başlarından mete daha yeniyetme, bıyıkları yeni terlemiş, çiçek gibi hayalleri var, peşinden de koşuyor inançla, yıkıcı aşklarla yıkanıyor, kimi zaman yanıyor kimi zaman sönüyor. bu sırada etrafında süren politik olaylar, adam dövmeler, alıkoymalar, yasaklar, sürgünler, cinayetler (cinayet diyorum çünkü hiçbir suçun cezası ölüm olamaz) patlak veriyor. yıllar geçiyor, tam bir psikopat olmasını, babasını öldürmesini falan beklediğimiz osman büyüyor, süt dökmüş bir delikanlı oluyor, en azından benim gözlemlediğim kadarıyla. mete'de ise dönemin siyasi taraflarından hangisine ait olduğunu bildiren hokkalı bir bıyık görüyoruz. sonra yemek sahnesi geliyor, mete sinir ve sükunetle osman’ın gelmesini bekliyor, okulda arkadaşının bazı eylemlere katıldığını öğreniyor vs. aile arasında osman’ın arkadaşı anarşistmiş gibi bir konuşma geçiyor, masadan allah korusun cık cık sesleri yükseliyor. biz de mete’nin bıyıklarını ve altındaki psikolojik politik değişimi görüyoruz. mete doğal olarak böyle oluyor. doğal olarak diyorum; sorarım size siz lapa lapa yağan karın altında yıllarca diri diri kalıp soğuğun derinizi yakmasını dakika dakika izleseniz, kar görmek ister miydiniz? doğal olarak mete de kaybettiklerinin, acı çekişini izlediklerinin acısını derisinde hissediyor. insan psikolojisi bu, demir değiliz ki üşüyünce büzüşelim, ısınınca genleşelim. çok haklı buluyorum hem de çoook haklı buluyorum acı çeken onlarca insanın bulunduğu tarafı. suç onlarda değil ki yahu suç taraf yaratan zihniyette. acıya, zulme, ölüme sesini çıkarınca yine ölen insanların yakınları, o insanların tohumları bugün nasıl bağırsınlar ki doya doya. korku, devletlerin kullandığı en basit ve aşağılık halk zehri. korku, düşünce özgürlüğünün rehin alındığı ayrı bir eyalet adeta. halbuki daha güzel şey mi var sokaklarda haykırmak kadar; ben liberalim, ben kürtüm, ben türküm, ben çerkesim, ben lazım, ben eşcinselim, ben transseksüelim, ben demokratım, ben islamcıyım! diye bağırabilmekten daha güzel ne var, insanlar arasında kabul görmekten, mutluluktan, sorunsuz bir hayat sürmekten, azınlık olmamaktan güzel ne var. ne yazıktır ki, sağlıksız bir politik psikolojinin ürünü olan insanlarla, kimi sağlıksız kimi sağlıklı seçimlerle ve ideolojilerle türkiye bugün buralarda hala ayakta. ayakta yahu, bir ülkemiz var, esir değiliz düşünsenize ne güzel. dileğim şudur ki psikolojisi ”ağır darbeler” almış bireylerin soy ağacından sesi güzel kızlar oğlanlar yetişsin, inleyelim, inletelim sokakları doya doya.
    0 ...