gözdağımı dinlediğinize göre şimdi bizim evi anlatıyorum.
benden 6 yaş büyük bir ablam var. zaten sürekli gruplaşarak bir 'aile' olmuştuk. beni babam, ablamı annem doğurmuştu. babam ile ablam arasınde küçüklüğümden beri hep bir sorun vardı, çözülmeyen, çözülemeyen. onun ergenlik döneminde ben 5 yaşında bir mini idim. ablam bir gün babam yüzünden ağladığında bana şunu demişti 'baban seni seviyor, onu sev. bana hiç böyle davranmadı, istediğin her şeyi yapıyor, senin için dünyayı vermeye hazır. bak bir şey diyeceğim ama o küçük kafanla anlayacak mısın bilmiyorum. bir kız için babasından gelen temas, sevgi, güzel bir söz -her şey- onun ileride erkek arkadaşıyla, kocasıyla olan ilişkisini de bilirler. babam sana bu teması hep verdiğinden erkeklerle daha iyi anlaşabilen bir kızsın, yeterince şımarıksın!'
o bunları söylediğinde babamı sevsem bile nefret edesim gelmişti, yaptığı ayrımcılık yüzünden. 'onu da sev, beni sevme onu sev' diyesim gelmişti. ama onu seven yeterince biri vardı. annem! annemin gözünde evde hep ezilen, yeterince sevgi görmeyen ablam ilah konumundaydı. ben pek sevilmiyordum onun tarafından.
bir gün babam öldü, ablam ağlamadı ama onu toprağa gömen ablamdı.
babam öldükten sonra çok yalnız kaldığımı hissettim evde. üniversitemi evime en yakın olanından kazandım. eve çıkmak istiyorum. insanlar gülüyorlar. neden eve çıkmak ister insan aynı şehirdeyken diye. bu zaten kimseyi ilgilendirmez, bunun açıklaması gerçeği şu, annenin evlatları arasında ayrım yaptığı gerçeği değişmez. çocukluğumdan beri anneme söylediğim bir söz vardı -ablam arada dalga geçer-
'' ona annem diyosun, bana demiyorsun ''
babam öldükten bir süre sonra bu gerçeğin bizzat gerçekliğini yine gerçek kişinin ağzından duydum.
- mojoyu' da severim ama ablası bir başkadır..
içinde bulunduğum tek durum şu sadece, babam öldükten sonra:
yalnızım. -dinlediğiniz için teşekkürler-
edit: anne lütfen sus! 5 parmağın 4'ü bir sende, farklı olan parmağını diğer kızın yapmışsın zaten. bu sözü kullanma! hangisini kessen aynı acıda acır deme bana!