küçüktük, aklımız ermiyordu. bir gece bizim bulunduğumuz yeri çok da abartılı olmayan bir sarsıntının yaşanmasıyla korku kapladı.
gece karanlık, uykular bölündü. tüm mahalleli telaşla kendini sokağa vurdu. ben de kalktım yatağımdan, aklım sarmıyor.
korkmayalım diye biri radyoyu açmış, o zamanlar meşhurdu; gökhan özen'in aramazsan arama'sı. o çalıyor.
her yer zifiri karanlık, hayal meyal hatırlıyorum. herkes birbirine sorular soruyor, korkuyu endişeyle karıştırıp bölüşüyorlar işte.
o zaman anladım komşuluk ne demekti, insanların bir arada uyum içinde yaşadığı yılların son demleri olmalı.
bir kaç gece devam etti bu gece yarısı kalkmaları. öyle heyecanlıydı ki, sırf o sahneyi daha fazla yaşayabilmek için geç yatıyor, ufacık bir tıkırtıya kulak asıyordum.
mutluluk buydu belki, herkesin aynı dili konuşuyor olması, birlik beraberlik falan. oysa şimdi ne kadar saçma.
insanların saklayacak hiç birşeyleri yok. karanlık herkesin kimliğini gizliyor sanki, korku aynı anda hissedilen tek ortak duyguydu, herkesi birbirine kenetlenmeye iten.
çoğu insanın canını yakmış o gün, çoğu insanın hayatında hatırlayıp vahlandığı tarih olmuş. çocuk aklımla bana oyun geliyordu, mutlu ediyordu. bitmesin istiyordum. herkes 'eve girmeyelim' diyordu, onların ki korkudan. bense mutluydum dışarda, huzur vardı.