Biz küçükken çok büyüktük. Mesela kollarımızı bir
açardık, dünyayı kucaklardık. Güzeldik biz
küçükken. Arkadaşlarımızla beraber bir gece
uyuyabilirsek eğer velinimetti bizim için, lükstü,
zenginlikti. Ailelerimiz en az beş kez arardı ev
e beş
dakika geç kaldığımızda. Otobüsteyim bile diyemezdik, otobüsle bir yere gidemezdik. Otobüs
lükstü, zenginlikti. Koşa koşa eve varana dek nefes
almazdık ve ner
desin sen sorusunu duymadan cevabı verirdik. Biz
bir gülerdik küçükken, kalbimiz kahkahalar atardı.
Biz küçükken öğretmenimiz en yakın arkadaşımızla sıralarımızı ayırmasın diye, teneffüse kadar
konuşmazdık. Not yazardık birbirlerimize. Biz
diyorum küçükken bizdik böyle bayağı bir
kalabalıktık. Yani biz diyebileceğim kadar çok. Biz
küçükken bir büyüktük ki böyle kollarımızı açsak
sığmazdı eni boyu. Sonra mı? Büyüdük… Kollarımızı açtığımızda bir kişiyi bile sığdıramayacak hale
geldik. Küçülene kadar büyüdük, çok büyüdük
yani. Biz olamadık bir daha. Sen, ben olduk.
Büyüklük lüks değildi, zenginlik değildi. Koşa koşa
büyüdük. Büyürken ne de çok küçüldük
--spoiler--