aslında hiçbir şey iyi gitmiyordur sadece gerçekler biraz geç göstermiştir maskeler arkasındaki yüzünü. insanın hisleri öyle kuvvetliki kimi zaman beyinden önce müdahale yapıyor kusursuz organizmasına. yani normalde tüm işler yolundayken kötü hissetme diye bir şey olmaz olamaz. öncelikle insan bu neleri görüyor. yeri geliyor kaldıramayacağını sandığı acıları seneler dolmadan unutuyor. unutmak aslında bir lutüf. kötü olsan bile mutluluğunda önceki kötü halin gelmez aklına. her şey güzeldir hoştur. öyleki hiçbir ihtimal hesaplamamıştırsın. kuşku duymamıştırsın bu uzun sürmesi zor olan hazdan. sonra o ihtamallerden birisi dokunur ve dağılırsın diğerleri artık yıkık surları harebe yapmaktan başka bir şey değil. sonraki mutlulukların bile eskisi kadar zevk vermez o kötülüklerden sonra. kuşku bir kere yerleşmiştir beynine. "bütün her şey çok güzelse kuşku et!" diyordur mekanizman. sende ona itaat edersin. etmek zorunda kalırsın yani. en sevdiğin kişiden kuşkulanırsın aşkı bile adamakıllı yaşayamazsın. korkarsın hep viran olmaktan. yürüdüğün yolda tek kalıp hercanmaktan. ama bunca kötülüğe boyun eğersen kaldıramazsın o boynu. ram olursun bir nevi. ezilirsin. düşünceyle yıkabilirsin bu evreni ve tüm paradoksları tek cevapla da geçirebilirsin. anlamazsın ama kuşku tohumları serpersin dünyaya. oysa kökten yok etmek gerekmez miydi başta?
hazır değilken yakalanmak yerine yavaş gitmek gerekmez miydi? sağlam adımlarla...