Acilde nöbet tuttuğun bir günde 100, bazen 200, bazen 300 hasta bakarsın. Sen nöbetinin 24. Saatinde 243. Hastanı görüyor olabilirsin, uykusuz, fiziksel ve ruhsal olarak çökmüş olabilirsin; ama karsına gelen hasta büyük bir ihtimalle hayatında ilk defa bu kadar büyük bir sorunla karsı karşıyadır. Ve o senin o gün gördüğün 243. Hasta olmasına rağmen, sen onun o gün gördüğü ilk doktorsundur. Onu suçlayamazsin. Çünkü senin 24 saattir orada olduğunu, gece 2 saat uyuyabildigini, en önemlisi de 5 dakika önce bir hastanı kaybettiğini ve bu hastanın yakınları tarafından onun ölümüyle suçladığını bilmez. Hiçbirinden haberi bile yoktur. Bunu ne o, ne de bir baskası anlayamaz. 45 dk bir hastayı yaşatmak icin, kalbinin tekrar atması icin uğrasip hastayı kaybettikten sonra dışarı çıkıp yakınlarına o bilgiyi verme anı. Ve hiç hatan olmadıgı halde onun ölümünden sorumlu tutulmak. Bu altından kolayca kalkilabilecek bir durum değildir. Ve nöbet devam etmektedir. Bırakıp gidemezsin. Çalışmıyorum diyemezsin. 5 dk sonra yeni gelen hastaya bakarsın. Ve o son 1 saattir yasadiklarin hakkında hiç fikir sahibi değildir. Onun da kendi icin hayatı onem taşıyan bir sorunu vardır. Çok sıkışmasa gelmez zaten acile. Endişelidir, korkuyordur, ağlar, bağırır, hatta yeri gelir kufreder. Sen herseye rağmen profesyonel davranmak zorundasindir. Sakin kalmak, sinirlenmemek zorundasindir.
Bunlar tipik bir acil cerrahi, acil dahiliye bölümlerinde yaşanan olaylar. Hikaye degil, gercek olaylar. Bu kadar zordur iste. Abartisiz...
Hastaya iliskiler, isin hukuki boyutu vs bir yana, vicdani olarak çok zordur bir kere...