kendini tamamıyla ona adamak. Gece, gündüz; yağmur, kar, fırtına demeden onu düşünmek, onu yaşamak, onu onsuzluğa rağmen sevmek felan bunlar yazmakla anlatılacak karın ağrıları değil. Ama düşünsene sen her güzel kadında, her ojeli parmakta, her vitrindeki sütyende onu görür ve onu resmedersin boş duvarlara. Hayatın boktan, çekilmez, kalabalık, renksiz ve kokusuzdur ama sen onu bu sıkıntıların tepesine tac olarak takarsın. Gece gökyüzüne bakıp saatlerce onu düşünürsün, "mutlaka bir gün gelecek" diye hep içten içe avunur yastığa başını koyarsın. Çok zordur çok, hem onu düşünmek, hem onu beklemek; tek kapıdan aynı renkte metruk yaşamlar bekler seni ama o kapının tokmağını öper başına koyarsın öyle naif ve yüreksi...
Öyle çok bekledim ki Şehrinden azledilen Şövalyeler gibi sana sarılırken canını acıtabilir, kalbine şöyle doya doya bakmak için onu yerinden sökebilirim.