gerçek bir insanı (yani yaşayıp giden sadece şartlı refleksleri dışında hiçbir şeyle haşı neşir olmayanları hariç ),onu hayvanlardan ayıran en önemli özelliği aslına hep söylenen "düşünebilmesi" filan değildir . "varlığına anlam" aramasıdır. ölümlü olduğunu idrak eden insan o andan itibaren yavaş yavaş, yaşadığı her anı, gün batımlarını doğumlarını, mevsimleri, etrafındaki olup biteni, zaman kavramını, tecrübeleri, geçtiği kişisel gelişim yollarını, yaşam yolu üzerinde olumlu ve olumsuz değişimlerini sebep sonuç ilişkisi içinde sorgulamaya başlayacaktır. başladı mı artık asla başa dönemeyecektir. bir ahşap içindeki kurt gibi kendini bazen az ya da delice kemirip duracaktır.