ikâye odur ya Padişahın canından çok sevdiği bir kızı varmış Kız bir gün amansız bir hastalığa yakalanmış. Ülkesindeki bütün tabipleri kızı için seferber etmiş; ama nafile Sonunda bir tabip çıkmış, hastalığa iyi gelecek ilacı bulmuş ve kızı tedavi etmiş. Padişah, bu hekime minnet duymuş, Dile benden ne dilersen! demiş.
Hekim, padişahın cömertçe iltifatına karşı mütevazı bir istekte bulunmuş: Ben fakir bir insanım. En çok pirinç yemekle karnımı doyururum. Allah devletimize zeval vermesin. Siz bunca cömert davranıyorsunuz ama benim dileğim bu kadar cömert olamaz. Bana bugünün hatırası olarak bir satranç tahtasının her bir karesine pirinç koymanızı dilerim. Padişah bu kadar basit bir isteği duyunca gülümsemiş. Canından çok sevdiği kızının iyi olmasına vesile olan bilge ve mütevazı hekime daha büyük ikramlarda bulunmak istediğini söylese de hekim arzu ettiği şeyden vazgeçmemiş.
Padişah da vezirlerine hekim nasıl istiyorsa ona en iyi pirinçlerden vermelerini emretmiş. Hekim, kendisine pirinç vermek için gelen vezirlere kaç adet pirinç istediğini şu kural ile söylemiş: Satranç tahtasının bir numaralı karesine 2 adet pirinç koyun. Sonraki karelere bir önceki karedeki pirinç adedinin karesi kadar pirinç koymak kaydı ile 64 karenin hepsini pirinç ile doldurun.
Vezirler adamın bu kuralını uygulayarak her bir kareye tek tek sayarak pirinçleri koymaya başlamışlar ama daha 10. kareye gelmeden bu mütevazı isteği karşılayabilmek için ülkedeki bütün pirinçleri verseler bile yine de 64 kareye yetiremeyeceklerini anlamışlar. Anlamışlar ama ülkenin bütün pirinçlerini de kaybetmişler