hata niyetine yazılanların çoğunun, işin aslı biraz araştırılınca hata olmadığı anlaşılabilir. mesela matbaanın geç gelmesi klasik lise bilgilerimizle söylediğimiz bir şey. halbuki matbaanın ilk çıktığı dönemlerde de matbaayı getirme girişimleri olmuş, fakat o dönem osmanlının şartları ile avrupanın şartları uyuşmuyor. bizde el yazması kitaplar, hattatlık mesleğinin yaygın olması sebebiyle daha fazla rağbet görmüş. devlet de hattatları bitirmek istemiyor, zaten halk da matbaada basılmış kitaplara uzunca bir süre rağbet etmiyor. şunu anlamak lazım, rönesans bir aydın hareketidir. toplumun bir kesimi bunu gerçekleştirir. biz de toplum içerisinde öyle bir kesim oluşmadı. aydınlar da padişahın çevresinde toplanıyordu zaten. dolayısıyla rönesansı türk topraklarına padişahlar sokamazdı, sokamadılar da.
türklüğü bırakması, fazla hoşgörülü olması vs. bunlara da pek katılmıyorum. osmanlı devleti daha en baştan klasik bir türk devleti olarak kurulmadı. zaten islam medeniyetine geçtikten sonra türk devletleri ciddi şekilde kılık değiştirmişti. ayrıca osmanlının yayıldığı çevreye de baktığınız zaman, uzunca bir müddet ortodoksların etkisini görürsünüz. işte hoşgörü konusu da bu sebepten yanlış. osmanlı devleti bizim zannettiğimiz tarzda bir hoşgörü göstermedi kendi tebasına. katı kurallarla merkeze sıkı sıkıya bağlılık ön koşul oldu hoşgörü için. bu anlamda devlete faydası dokunan herkese kapılarını açtı osmanlı hanedanı. türk, ermeni, sırp diye ayrım yapılmadı. yapılmış olsaydı hiç bir zaman o kadar güçlü olunamazdı zaten. en basit örnek yeniçeri ocağıdır bu konuda. biz hep deriz ki neden yeniçeriler türklerden kurulmamış? halbuki osmanlının ilk dönemlerinde türkmen aşiretlerinden yaya ordu kurulmak isteniyor fakat türk geleneklerine göre savaşta at sırtından inmek hoş karşılanmadığı için ve bu tarzda savaşmaya yatkın olmadıkları için türklerden bu birlikler kurulamıyor. daha sonra ele geçirilen topraklarda yaşayan çocukların bir kısmı yeniçeri ocağına kaydedilerek bu ocağın asker ihtiyacı karşılanıyor. bu şekilde baktığınız zaman, osmanlının hoşgörüyü abarttığını söylemek yanlış olur.
viyana meselesi ise hafife alınamayacak bir konudur. hani biz hep deriz ya jeopolitik konumumuz çok önemli diye. hah, işte aynısı o dönemin avrupasında viyana için geçerli. osmanlı devleti doğal sınır olan tunayı ele geçirdikten sonra avrupada yayılma sahası daralmaya başlıyor. zaten bu topraklar alındıktan sonra avrupada yapılan savaşlar daha çok bölgedeki irili ufaklı devletleri kendi safına çekme mücadelesi olarak görülmeli. yoksa mısırın fethedilmesi gibi bir şey değil yani. mesela macaristan uzunca bir dönem avusturya-osmanlı arasında çatışma bölgesi haline geliyor, bazı kaleler bir kaç yıl içinde iki üç kez el değiştiriyor. işte bu bakımdan viyana, osmanlı açısında avrupada kilit öneme sahip bir kaleydi. fethedilebilmiş olsaydı, en azından yükseliş devri bir yarım asır daha devam edebilirdi. avrupada osmanlı nüfuzu çok daha fazla artardı, burası kesin. o dönemin süper güçlerinden bahsederken üç dört tane devletin ismi zikredilir hep. belki viyana alınmış olsa bu sayı bire inmiş olacaktı. bu bakımdan viyananın alınamaması talihsiz bir dönüm noktasıdır osmanlı için. bu savaşta osmanlı devletinin düşmanlarını hafife aldığını vs de düşünmeyin. futbol maçı değil ki bu. kaybedilen her savaş, nice paşaların, askerlerin kellelerine mal oluyor. ne rehaveti?
öyle veya böyle, viyana alınamayınca fetihlere dayalı bir ekonomi politikası geliştirmiş olan osmanlıda işler tersine dönüyor. bir daha da toparlanmak nasip olmuyor. burada da padişahların iyi yönetememesi, deyip kestirip atmamak lazım. binbir çeşit osmanlı padişahı var. 4. murat güç tutkunu mesela, çok enteresan bir yapısı var. 3. selim var mesela, bugün "batıdaki gelişmeleri takip edememişler yeaa" diyen lise öğretmeninden bin kat daha fazla batıyı bilen, takip eden ve ona hayran olan bir padişah. kafes hayatı döneminde kral 16. louis ile mektup arkadaşlığı yapıyor, daha çocukluk yıllarında batılı tarzda bir yönetim kurmayı kafasına koyuyor falan. ancak koskoca osmanlıyı bir padişah tek başına yönetmiyor, yönetemiyor. kıytırık bir dizide bile kırk türlü entrikalar dönüyor, düşünün bu insanlar bunun gerçeğini yaşıyorlar. öyle o kadar kolay değil yani. ha deyince matbaayı getir, batılı anlamda devrimler yap vs olmuyor.
uzun lafın kısası, bize ilkokul- lise yıllarında öğretildiği şekliyle eleştirisi yapılamaz osmanlı döneminin. zira yapamıyoruz da. çünkü bize verilen bilgilerin çoğu yanlış, bazıları abartılı, bir kısmı da mesnetsiz. hocalarımızın pek çoğu, malesef, kahve ağzı ve mantığıyla bir takım yorumlarda bulunmaya çalıştıkları için bizler de o dönemleri yorumlayamıyoruz veya daha kötüsü yanlış yorumluyoruz. halbuki osmanlı tarihi, üzerinde derin düşünülüp araştırmalar yapıldığı vakit, o kadar zevkli ve zihin açıcı bir konu ki...