kendisini forvet zanneden, her topa koşan ve maç başında takım arkadaşına 'hacı sen kaleye geç' diyen dallamalar yüzünden boku çıkmaya başlamış oyun. lan orospu çocukları, maçlardan zerre zevk alınmıyor sizin bu mal oyun anlayışınız yüzünden.
takım iyi uyum sağlayabilirse arapaslar, verkaçlar, ortalar akar. pozisyon zenginliği ile müthiş maçlar çıkar.
bu oyundan zevk almanın ve kendi jargonuyla pro olmanın uygulamada çok basit bir kaç püf noktası var;
-alan savunması: pozisyon almayı bilmeyen ve rakipten-duvardan seken topların nereye gideceğini kestiremeyen, barış özbek misali pres yapacam diye 'her topa koşan' bir oyuncuya sahip takım çok büyük olasılıkla bütün maçlarda yenilir. o maçtan da zerre zevk alınmaz.
-ön direk: rakip takım kanattan atak yapıyor ya da top köşeye sıkışmışsa ön direği tutan oyuncu çok çok çok büyük olasılıkla golü önler.
-kontrollü atak: takım atak halindeyken bir oyuncu ne olursa olsun arkayı boş bırakmamalı. bir dmc gibi rakip savunmadan dönen topları tekrar ilerdeki arkadaşlarına taşımalı ki baskı kurulabilsin. burda dikkat edilecek nokta her seferinde aynı oyuncu arkayı kollamayacak, yoksa sıkılır. pozisyonun gerekliliğine ve oyuncuların topa yakınlığına göre müsait olanlar ilerde basacak, bir oyuncu da savunmacı rolünü üstlenecek. bu sayede hem rakibin kontratak ile gol bulması önlenmiş hem de rakip kale önünde uzun süreli baskı kurulmuş olur.
görüldüğü gibi çok basit ve aslında çoğu oyuncunun zaten uyguladığı ve bildiği şeyler. son zamanlarda 12-15 yaş aralığındaki oyuncu sayısının artış göstermesi ve hepsinin her topa koşması ile bunları uzun uzun aptala anlatır gibi yazmak hasıl oldu.
en iyi maçların da 6 kişilik odalarda ve big sahada 3 vs 3 şeklinde olduğunu düşünüyorum. oyuncular sağlamsa 4 vs 4 de olabilir, fazlasında kaos ortamı olur.
ayrıca böyle sikimsonik, laglı ve basit bir oyunda topun peşinde koşan yuvarlaklar için bu kadar uzun bir entry kastığımdan dolayı kendimle gurur duyuyorum.