üniversiteliyle rektör arasındaki iletişim uçurumunun bariz gerçeğini gözler önüne seren durumdur.
bu gerçek, yaşanmış bir anı ile pekiştirilebilir.
xxx üniversitesi kampüsü.
a ile b öğrencileri sınavdan çıkmış, hayata küsmüş halde kampüste yürümekte.
hava sıcak.
yaz okulu zamanları.
canından bezmiş bu iki öğrenci, okula renault'nun geldiğinden habersiz. renault ise güneş enerjisi ile çalışan arabasına atmış birkaç kişiyi, kampüste caka satıyor. arabanın içinde ve dışında olmak üzere iki kameraman da onları görüntülüyor. bahsi geçen öğrencilerin yanına güneş arabasıyla yaklaşıyorlar. diyalog aynen şöyle gerçekleşiyor:
-merhaba, nasılsınız?
a: mer...merhaba.
-renault'nun güneş enerjisiyle çalışan arabasını duydunuz mu daha önce?
b: hııı, evet evet, duymaz mıyız? *
a: duyduk evet, çok güzel.
-tanıtım sürüşündeyiz ve bir sorumuz var size. bilirseniz güzel de bir hediye kazanacaksınız.
a: sorun sorun, zevkle.
b: tabii tabii.
-rektörünüzün adı nedir?
a: omg!
b: valla benim dilimin ucunda ama...
-kendisiyle tanıştınız mı daha önce?
a: yok valla, yüzünü gören cennetlik.
b: he ya! makamından kalkıp kampüste azıcık hava alsa pek güzel olacak.
-rektörden yana sıkıntılar var galiba?
a: varlığından bihaber olduğumuz biri hakkında ne sıkıntımız olacak ya.
b: heç!
-(yanındaki adama dönerek) ne diyorsunuz y bey, öğrenciler sizi tanımadıklarını söylüyorlar?
a: oha! rek... rektör mü o?!
b: vallahi oyuna geldik!!!
şimdi düşünün; bu durumun dumuru öğrenciler mi, rektörün direkt kendisi mi?