uludağ sözlük bünyesinde bu takımla ilgili yazdığınız tek bir harf bile anında eksilenir. bu biraz da fanatizmin boyutlarını göstermektedir. yani fenerbahça sarı lacivret renklere sahip desek eksileneceğimiz baştan bellidir.
dünden beri sosyal medyayı, haberleri, paylaşımları takip ediyorum. bir fenerbahçeli olarak maçtan sonra çok üzüldüm elbette ki. ama maçın 3. dakikasında berabere üstelik de 0-0 biteceği ortadaydı. bunu galatasaray'ın taktiğine verdim ve planlarının tıkır tıkır işlediğini, aykut'un sahaya hatalı bir takımla çıktığını bu nedenle de maç sonunda galatasaray'ın şampiyon olacağını bilerek izledim. kalbimin dayanıp dayanmayacağını düşündüğüm maçta yüreğimi ağzıma getiren pozisyonumuz bile olmaması üzücüydü. maçın sonlarında muslera denen şebek ( bu çocuğu görünce gülesim geliyo çok şeker, şebek diyorum o yüzden) sakatlanınca kalkmaz artık dedim. kalktığında hoşuma gitti, taraftarımız da alkışlayarak hakkını verdi zaten. takımımın günahı boynuna. dün akşamki oyun bir tiyatroyu andırıyordu ama umarım ki öyle değildir. umarım bir şeyler için anlaşmalar yapılmamıştır. takımın onuru, şerefi zaten iki paralık oldu. temmuzdan beri yemediği hakaret kalmadı bu taraftarların. sırf fenerbahçe'yi tutuyoruz diye her çeşit hakareti yedik. karşı durduk, dik durduk. başımız önümüze eğilmesin diye gizlice ağladık. dışarıya belli etmedik. bugünlere nasıl gelindiği, komplo teorileri vs. önemini yitirdi benim için. play off dedikleri şey bir anda icad edilen bir şeydi. bir daha da olmayacak zaten. galatasaray şampiyonluğu zaten haketmişti benim gözümde. beşiktaş maçındaki tiyatral havanın bu maçta da sezilmesi burkucuydu. neyse önemli değil. maç bitti. maçın ardından rakip takıma taşkınlık yapılmadı, alkışlar vardı. sevindik, mutlu olduk. sonra olanlar oldu. ortalık savaş alanına döndü. dayak yiyen de atan da aynı yurdun çocuklarıydı. polis devletinde yaşayan herkes bilir ki orantısız güç kullanan emniyet güçlerimiz var. ama bu kadar olayı meşru çıkartmıyor bu. polis seni kışkırtıyorsa senin de tahrik olmaman gerekirdi. en çok koyan şeylerden biri de şu ki: bu ülkede insanlar öldürülüyor, haksız şekilde hapislere atılıyor, zamlarla cepler boşaltılıyor, haklar ellerden alınıyor, halk kandırılıyor. kandırıldıkça yarabbi şükür diyor. ama kıçı kırık bir lig için yapılan olaylara bakın. kendi cebinden çıkan para, iyi yaşama hakkının elinden alınması bile böyle tepkilerle karşılanmazken; kapalı kapılar ardında neler döndüğünü bilmediğimiz bir lig için öldürmek, ölmek meşru hale gelmiş. bunlardan midem bulandı. insanların sikmeli, sokmalı laflarından. sırf tuttuğu takım için şerefi, haysiyeti hiçe sayan, sayılan insanlardan midem bulandı. şike muhabbetinden yöneticilerimiz ceza alırken, takıma hiçbir ceza verilmemesinden midem bulandı. trabzonspor'un sinir bozucu tavırlarından midem bulandı. trabzon'da maruz kaldığımız şiddetin benzerini biz yaptığımız için midem bulandı.
ama dünden beri, artık fenerli olmamanız lazım. hala fenerliyseniz teröristsiniz diyenlere de bir çift sözüm var: benim ailem fenerbahçeliydi ben de öyle oldum. birçoğunuz da bu şekilde takımınıza karar vermişsinizdir. daha 3 yaşındayken beşiktaşlı bir amca vardı. bana rüşvet teklif ederdi bolca, çikolata, bisiklet bilmem ne. ben takımımı değiştirmem derdim. takım değiştirmek karaktersizlikti benim için. sadece galip gelen takım tutmak onursuzluktu. hele hele erkek arkadaşına göre takım değiştiren omurgasızlardan hiç olmadım. ve bilirim ki galatasaraylı ya da beşiktaşlı birinden hoşlanmadım bile. bu ülkede herkes aynı şekilde yetişti, bir evde fenerli ve galatasaraylı kardeşler de var. yani bir taraftar profilinin içinde teröristi de var solcusu da ülkücüsü de. vicdani retçisi de milliyetçisi de... fenerbahçeli olmam demek benim şerefimi belirlemez, onurumu, kişiliğimi, haysiyetimi, annemin namusunu da belirlemez. ben sadece sıradan bir türk vatandaşıyım. dün polise taş da atmadım, polis arabası da devirmedim. orada o güce maruz kalsam ne yapardım bilmiyorum ama terörist damgası yemek için pkklı şerefsizlerle aynı cümlede geçmek için bir eylemde bulunmadım.
şimdi sırf bir takım için insanların kalbini bu denli kıran insanlara sesleniyorum. bu takımları biz yönetmiyoruz, yapacaklarından da yaptıklarından da sorumlu değiliz. biz sadece destekçiyiz. cebimize giren, çıkan da yok. yapılacakları engelleyecek gücümüz de. bunun hepiniz farkında olun. yarın bir gün böyle skandallara başka takımlar karışırsa -olmaması tek dileğimdir- yaşananları daha iyi anlarsınız. bu takımın yönetimini ilk günden beri sevmedim. luciano gibi appiah gibi revivo gibi futbolcularımıza hayvan gibi davranan, ortegaymış, carlosmuş gibi futbolcular geldiğinde diğerlerini hiçe sayan, taraftarı birbirine kırdıran, takımı dışa kapalı ayrı bir organizma haline getirmeye çalışan bu yönetime hep karşıydım. ama zor anda bırakmak olmazdı. hataların yanında sevaplarını kabullendik. ama dün akşamdan sonra; bu yönetim, bu futbolcu kadrosu değişene kadar asla ve asla bu ülkede futbol maçlarını izlemeyeceğim. yenilginin hırsı mı bu? kaç kere son dakikada kupa verdik. bununla ilgili değil olay. mide bulantısıyla ilgili. bu bulantı geçer mi kolay kolay bilmem ama; bu ülkede futbolun seviyesi o kadar düşük ki... koskoca adamlar bir takım uğruna o kadar iğrenç olabiliyor ki, ortaokulda konuşup bitirdiğimiz şeyleri 30 yaşında bir anda pat diye önünüze getiriyor... benim için dün akşamdan sonra futbol sona ermiştir. ama takımımı yine söylemeye devam edeceğim. sarı lacivert yorganıma sarılıp uyuyacağım. imzalı formamı duvarımda gururla taşıyacağım. bu yöneticiler ya da futbolcular fenerbahçe değil. fenerbahçe asırlık bir kulüpse bugünler de geçecektir. her şeye rağmen midemizi bulandıranlara, takımımıza kara leke sürenlere inat yine de fenerbahçe diyorum.