2007 cumhurbaşkanlığı seçimi

entry82 galeri
    39.
  1. konuya ilişkin Rektörler komitesi duyurusu:

    "REKTÖRLER KOMiTESi’NDEN DUYURU (5 Nisan 2007)

    Son bir yıldır, ülkemizde, yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçimi ile ilgili yoğun bir
    tartışma ve bundan kaynaklanan gergin bir ortam yaşanmaktadır. Bu konudaki
    tartışmaların ağırlık noktası, bu makama tarafsız bir kişinin seçilebilmesidir.
    Anayasamızda, Devletin başı sıfatıyla Türkiye Cumhuriyeti’ni ve Türk milletinin
    birliğini temsil etmenin yanı sıra, Anayasal kurumlar arasında dengeyi, düzenli ve uyumlu
    çalışmayı gözetme yetkisi ve görevi de Cumhurbaşkanı’na verilmiştir (m.104/1). Böylesi
    bir işlevin yerine getirilebilmesinin tarafsızlığı gerektirdiği kuşkusuzdur. Tarafsız
    Cumhurbaşkanı, siyasal rejimimizin güvencesidir. Bu bakımdan, milletvekili andında
    (m. 81) yer almayan “tarafsızlık” sözcüğü, Cumhurbaşkanı andında (m. 103) özenle
    vurgulanmaktadır.

    Anayasamız, Cumhurbaşkanı seçme yetkisini, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne
    tanımakla birlikte; seçilecek olanın, varsa partisi ile ilişiğinin kesileceğini, milletvekili
    sıfatının sona ereceğini öngörerek, Meclis’in Cumhurbaşkanı seçme yetkisinin çerçevesini
    de çizmiştir. Cumhurbaşkanının tarafsızlığına ve partilerüstü konumuna yönelik bu
    çerçevenin, geçmişe ve geleceğe dönük temenni ve ölçütleri de içerdiği kuşkusuzdur. işte
    bu nedenle, Meclis’in Cumhurbaşkanı seçme yetkisini ve görevini bu doğrultuda özenle
    kullanması Anayasa’nın amir hükümleri gereğidir.

    Anayasamız (m.105/3), Cumhurbaşkanı’nın cezai açıdan yalnızca “vatana
    ihanetten” sorumlu olabileceğini öngörüyor. Bu makama aday olacak kişilerin, geçmişte,
    sorumluluk doğurabilecek bir suçlandırma veya şaibe altında olmamaları da büyük önem
    taşımaktadır. Bu doğrultuda, adayların, özgeçmişinin yanı sıra, başta laiklik ilkesi
    olmak üzere, Cumhuriyetin değiştirilemeyecek niteliklerini ve bunun ayrılmaz
    parçası ve temeli olan çağdaş bilimi benimsemiş ve sindirmiş olmaları da Anayasal
    bir zorunluluktur.

    3 Kasım 2002 seçimleri, 1950’den bu yana yapılan genel seçimler içinde, en
    adaletsiz sonuçlar doğuran bir seçim olmanın ötesinde, %45 oranındaki geçerli oyun
    Meclis’te temsil edilmemesi nedeniyle, aynı zamanda bir temsil zafiyeti de yaratmıştır. Bu
    temsil zafiyetinin Cumhurbaşkanlığı makamına taşınmaması için, Cumhurbaşkanı
    seçiminde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde bir uzlaşmanın gerçekleşmesi de
    kaçınılmazdır.

    Öte yandan, Anayasamızın 102. maddesinde, “nitelikli toplantı ve karar yeter
    sayılarını” belirleyen özel hüküm, Cumhurbaşkanı seçiminde uzlaşma sağlanabilmesinin
    hukuki çerçevesini oluşturmaktadır. Yeter sayılara ulaşılamaması halinde ve dolayısıyla
    da Cumhurbaşkanı seçilemediği takdirde, “derhal Türkiye Büyük Millet Meclisi
    seçimleri yenilenir” hükmü de, uzlaşamamanın yaptırımıdır ve sorunun çözümü de
    halkın hakemliğine sunulmaktadır. Bu bakımdan, Anayasamızın 102. maddesi, hukuki
    yorum yöntemleri ihmal edilmeden, sağduyu ile değerlendirilerek varılacak uzlaşma,
    gelecekte Cumhurbaşkanlığı ile ilgili meşruiyet tartışmalarını da gündemden kaldıracak
    bir emsal oluşturacaktır. Bu aşamada, içinde bulunduğumuz son derece gergin ortamın,
    daha da endişe verici boyutlara tırmanmaması için, laik, demokratik, hukuk devleti ve
    çağdaş bilime inanmış bir Cumhurbaşkanının seçilmesinde, hepimize sağduyu ile
    uzlaşıcı sorumluluklar düşmektedir."
    1 ...