sığlıkta üstümüze olmadığının kanıtı olan tartışma konusudur.
arkadaşlar, bu ülkede hangi yönetim döneminde içimizde değer olarak taşıdığımız öğeler bir bir yok edilmeye çalışılmadı ki? hangi iktidar sahipleri halkın bütün olarak refahını düşünmek yerine, kaos ortamı yaratarak kendini beslemeye çalışmadı ki? hangisi seçilebilmek adına halkın saf duygu ve inançlarını manipüle etmeyi denemek yerine, gerçek ihtiyaçlar ve kalkınma modelleri üzerine oturaklı uzun vadeli politikalarla ülkeyi yönetmeye aday oldu ki? ve hangi birisi etrafındaki meleşen yalakaları kullanıp oluşturduğu küçük baronlarıyla ülkenin nimetlerini iç etmedi ki? hangisi olm hangisi, cevap verin bana.
hepsini biz yarattık, kendi götümüzün rahatı için, en doğal haklarımızı kullanabilmek için bile araya erk sahiplerini sokmaya çalıştık. kısırdöngünün yürümesine ve hatta daha da güçlenmesine hep biz sebep olduk. sonra da o bunu yıktı, şu bunu sattı, ötekisi beridekisini sikertti.
o iyi, bu kötü diye ülkeyi dingonun ahırı haline biz getirdik.
evet, türk siyasi hayatının başka hiç bir dünya ülkesine benzemeyen dinamikleri var. ideal yönetim anlayışına belki hiç bir zaman kavuşamayacak bir yapı bu. belki karakterli, basiretli yönetici adayları yetişecek ama onlar da kendilerini geliştirmek adına bu ipsiz sapsız pisliklerin içinde yoğrulacak ve arenada tutunabilmek için değerlerini yozlaştıracak, ki bunlar oluyor da.
onun için kendi pisliği içinde kalmayıp etrafındaki herşeyi de kirletmeye devam eden bu makyevelist zaman parçası ve onu belki de bilmeden yaşatmaya devam eden zavallı bizler var olmaya devam ettiğimiz sürece kimse bana ahırdan da, gemiden de, siyasetten de bahsetmesin arkadaş.