harika bir bir kitabın harika bir uyarlaması. her bölümün yaklaşık bir saat sürmesi her birini film tadında izlettiriyor. karakterlerin çeşitliliği, konunun genişliği seyirciyi bilinememezliğe ittiriyor ve daha da ilgi çekici kılıyor.
bu kadar klasik tanımdan sonra gelelim fasulyenin faydalarına. ağa her zaman başrolün film bitmeden ölmesini istemişimdir. ne lan öyle "başroller ölmez vatan bölünmez" geyiği. "hiç mi tabuları yıkacak, senaryoda devrim yapacak film yok" diye diye kendi çapımda dertlenirken bu dizinin en has adamının öldürülmesiyle tüm fikirlerim sille tokat yüzüme çarptı. böyle olunca çok kötü oluyormuş lan. keşke ölmeyeydi de daha da izleseydik. ama eminim o cüceyi öldüremezler. o kadarı yemez. gerçi kitabına bakmak var ya neyse.
ayrıca bazı seks sahneleri çat diye karşıma çıkınca tırsıyorum lan, hemen bir sesi kısmaya çalışmalar. porno izlediğim sanılacak diye yeminle tırsıyordum. en son 2. sezon 3. bölümdeki gaylerin sahnesi zaten iyice tırsıttı beni. tam ışığı kapamışım sesi açmışım odaya sinema efekti vermişim çat diye sahne çıkınca buz kesildim lan. önce o sarışını kız sandım ama değilmiş amk, ulan bize gay sahnesi de izlettirdi ya ne diyim amk. ayrıca herif harbi mal lan, taş gibi karısı varken git abisiyle işi pişir sen. vay beynine çimen ekeyim senin. neyse o herif siktir edelim de dizi harbi sürükleyici. ben kurtları tutuyorum, hani şu kuzeyin oğullarını. ayrıca ejderhalı kıza bitiyorum, bir de laninsterler arasında bir cüce adam, gerisinin köküne kibrit suyu. umarım o da kuzeylilerle beraber olur, savaş biter dünya barışı vs.