iki haftada bir başa gelen durumdu.
Ansını satayım Sınıfta kalabalık değildi ki üç kişi oturalım sıraya. Bu örtüleri götürmenin bir zorluğu yoktu da ya anneye vermeye unutursak? Evet bunu örtüsünü çantaya koyup, haftasonu boyunca çantasını açmayan öğrenci nasıl da güzel yapıyordu anlatamam. ** bu kıyamadığımın öğrencisi bide bunu pazartesi çantasını okulda açtığında farkederse, evet kıyamam ama boku yiyordu. herkesin masası örtülüyken kendi masaları göt gibi açıkta kalıyordu. sonra sıra arkadaşının; yüzümün ortasına bir tane çakmalısın yoksa rahatlayamacaksın tavrındaki kışkırtan bakışları, öğretmene ne söylesem telaşı falan.. evet, stresli ve yalana meyilli bir nesilin ilk tohumlarıydı bunlar. *
neyse yine birgün örtü yıkatma sırası bendenize gelmiş, örtüyü katlayıp çantama koymuştum. bu sefer unutmayayım diye kantinden cino alıp çantama atmıştım. evet artık o çanta mutlaka açılacaktı ve böylece örtüyü anneme verecektim. nitekim unutmadan verdim de. annem bir güzeeel yıkamış, yeni aldığımız ütüyle ütülemiş, ince, üzeri baskılı beyaz naylon poşete bir güzel yerleştirmiş ve unutmayayım diye meydana koymuştu. pazartesi sabahı poşeti çantama güzelce yerleştiriyordum ki, bi anda kendimi ütünün fişini prize tarkarken buldum. iyice ısınmasını bekledim. sonra masa örtüsünü poşetten çıkarmadan, üzeri kırışık gözüken poşetin üzerine ütüyü bir güzel bastım. ütüyü kaldırdığımda masa örtüsü tüm heybetiyle karşımdaydı. neredeydi lan bu poşet?! Aklım çıkmıştı. Poşet ütümüzün altından göt atıyordu bana. boku yemiştim. gittim anneme söyledim vee.. sonrasını hatırlamıyorum.