az önce senna filmini seyrettim, aklıma direkt schumacher geldi.
senna yı yaşımın ufaklığından dolayı hiç seyredemedim. zaten seyreden çok fazla kişi var mıdır bilemiyorum. o yüzden senna mı schumacher mi diye bir tercih yapamam.
ama benim için schumacher in yeri ayrıdır. 95-96 da, daha 7-8 yaşlarında bir veletken, mahallenin çocukları pazar günleri dışarda mahalle maçı yaparken , beni ekrana bağlayan adamdır. onun yüzünden 12 sene yarış kaçırmadan (!) takip ettim f1 i.
o bıraktıktan sonra, senin de bırakma zamanın geldi dedim kendi kendime, ama öyle bir tutku aşıladı ki içime, o olmasa da takip etmeye devam ettim. ama artık 1. planda değildi f1. kaçırdığım yarışlar bile olmuştu ve bunları önemsememiştim bile.
2. kez geri döndüğünde mercedes ile, hayal kırıklığına uğramıştım. çünkü o kırmızı olmalıydı. biz kırmızıydık çünkü. her ne kadar mercedes i sevmesem bile, sırf schumacher den dolayı, içimde kimden sakladığımı bilmediğim duygularla destekledim.
2. kariyeri pek parlak gitmedi. herkes, yaşlandı bırakmalı, tadında bırakmalıydı dediklerinde gülüp geçtik ikimizde. adamın altındaki araba belli olm diye savundum herkese karşı schumacher i.
3. senesinde , mercedes i aldı yukarılara taşıdı yine. 43 yaşında olmasına rağmen, onun başarılarını hala daha çekemeyenler , bakalım bundan sonra ne diyecekler. hamilton un eline verdiğinde bakalım ne diyebilecekler.
özel not: schumi, seni her zaman takımların üstünde sevdim. senin sayende ferrari li oldum, yılların birikimi , artık bırakamıyorum acı çektirse de ibneler. ama yine de eskiden beri özlemini duyduğum iki şey hala var. alman-italyan marşlarını arka arkaya dinlemek.