türk firmalarının genelinin dar görüşlü ve aile şirketi tarzında olmalarındandır.
bu memlekette firmalara, şirketlere, üretim yapılan yerlere bakılınca genellikle birkaç kardeşin bir araya gelip kurduğu, ve diğer aile mensuplarınında bir şekilde bu oluşmda yer almaları göze çarpar. işin ehli olsun olmasın farketmez, adam kurmuş kocaman şirketi, mesela pazarlama kısmına koymuş yeğenini, üretimin başına geçirmiş oğlunu, bir başka akrabası ise satınalma kısmında, kendisi ise çöreklenmiş bu çatının üstüne.
ne olursa haberdar olmak isteyen patron yüzünden fazla bir kıpırtısı olmaz bu firmaların, yeni bir marka oluşturalım, cümle alem bizi duysun, reklam yapalım, piyasayı sallayalım düşüncesi hakim değildir.
misal gidip işini adam gibi yapan bir marka uzmanıyla çalışmak istemezler, ne de olsa iç pazardaki kendisi gibi sallamasyon 3-5 firmayla yeğeni x, gayet rahat yapabilmektedir bu işi.
reklam? ne gerek var onca paraya. kaptıkaçtı, gidiyor işler bir şekilde.
tüm bunlar bir yana, markalaşmak denilen olgu dürüstlük ilkesine dayanır bir yerde. güven sağlayarak, ufkunu geniş tutarak, yeniliklere kapalı olmayarak markalaşma sürecinde bir yerlere gelinir.
bu ülkedeki pek çok patroncuk, halen ofise alınacak iki kuruşluk bir malzeme için 40 kez konuşur, araştırır, işin ehli olsa da olmasa da illa kendi bildiği şekilde olmalıdır her şey.
memlekette bu kadar dar görüşlü, hazır yiyici, kanaatkar firma sahibi oldukça markalaşma, hele hele türkiye şartlarında dünya çapında markalaşma zordur dostum, zor!