bir çok yeşilçam emektarının ölmezden önce duygusal anlamda ölmelerine neden olan durumdur.
ekran karşısında izleyen bizler de sadece içimizin burkulması ile kalırız. elimizden bir şey gelmez. gelse de icraata dökemeyiz. icraata döksek de sonuç alamayız. sonuç alsak da...
yıllarını türk sineması için harcayan bu bünyeler, açlıktan ve susuzluktan bir sokak arasında can verirken aslında, o muhteşem yalnızlığa üzülürler. hiç haketmedikleri bir trajedi ile karşı karşıya kalırlar.
ilk defa süflörsüz bir filmde rol alırlar. fakat bu film gerçek bir yaşam hikayesidir. kendi hikayeleridir. onun için doya doya ağlarlar.
bizler de ekran karşısında ağlamaya çalışırız. ağlayamayız. kapitalizm ve içe kapanan, bencilliği öne çıkaran toplum normları ağlamamayı öğretmiştir bizlere. bu yüzden lanet olsun bizlere, artık ağlanacak olaylara ağlayamadıktan sonra neye yara ki bu gözler!
görünmesi gereken güzellikleri göremedikten sonra, neye yarar ki bu gözler!