fetih 1453

entry1008 galeri
    697.
  1. öncelikle ilginç bir film olmuş. Ama bu filmi seyretmeden önce "rant sineması" nedir? bunu bilmek gerekir. Filmi hiç beğenmediğimi söylemeliyim, ama bu filmin çok çok kötü bir yapım olduğu anlamına gelmiyor[arzu ederseniz kötü kelimesinin önündeki pekiştirme sıfatlarından birini atabilirsiniz]. öncelikle film ciddi analmda mitlerden beslenen bir film olmuş. Şimdi Ulubatlı hasan mitsel bir karakterdir. onun varolup varolmadığı bile kesin değilken cenova'dan gelen ve çocukluğunda ailesi haçlılar tarafından doğranan bir kız ile aşk yaşaması ve bu kızın urban'ın evlatlığı olması falan tamamen hayal ürünüdür[bu arada onun ailesinin öldürülme sahnesi ve bir haçlı tarafından saklandığı yerden çıkarılması jenne D'arc filminden bir sahneyi hatırlatmaktadır]. Şunu anlayabiliyorum, bazen gerçekler para etmiyor bunu mitler ile beslemek gerekir, hali ile insanların görmek istediğini insanlara allı pullu pazarlamak gerekir. Yönetmen de farklı bir şey yapmamış. Tabi ki filmin daha fazla seyirci çekmek amacıyla şişirilmesi burada önemli bir faktördür. Bu faktörlere, "dinin kullanımı"nı da eklemeliyiz. Film önce hadis ile başlar daha sonra Eyüp el ensari hz'nin bulunması ile bu mitsel derinlik genişletilir. Hali ile arap ülkelerine filmi pazarlamak için bunlar da gerekliydi.

    sırf fetih dikkate alındığında yönetmen eminim ki hiç bir şekilde sevişme sahnesini filmin içine sokamazdı. bu yüzden tarihi geçerliliğinin olup olmadığı şüpheli olan birine[ulubatlı hasan] yalandan bir yavuklu bağlayıp[era] bir de onları seviştirmek, aslında belki de gerçekler anlatılsa efsaneviliğinden bir çok şey kaybedecek bir film için işin içine "rant amacıyla sevişme sahnesinin sokulması" bir noktaya kadar anlaşılabilir. Bir diğer nokta bu hatun'un ulubatlı hasan'ın gayrimeşru çocuğunu karnında taşıması ve filmin sonunda ulubatlı hasan öldüğünde de karnını sıvazlaya sıvazlaya gözümüze sokmasıdır. bu esas itibariyle "ulubatlı hasan" ölse de osmanlı'da hep ulubatlı hasanlar oalcağının sembolik ifadesidir. öncelikle Era karakteri iki boyutta incelenebilir. yukarıda ifade ettiğim ilk boyutuydu.

    bir diğer nokta aslında olay örgüsel olarak ucuz hollywood'lardan hiçbir farkı yok. Batı sineması-bilhassa ingiliz sineması/david lean ve amerikan sinemasında gördüğüm bir eğilimden mütevellit filmin bu noktada ne kadar orjinallikten uzak olduğu aşikardır. Şimdi genellikle sömürgeci söylemde, bakış açısı olarak tarafında olduğumuz ülke bir başka ülkenin topraklarını işgal eder ve bu işgal etmeyi de "o ülkenin kendi tebasına eziyet etmesi" yani bir çeşit "o ülke halkını zulmetten kurtarma" nosyonu üzerinden temellendirir. Bunun kökenleri çok eskilere gider, kara afrika'nın işgel edilmesi bile bu söylen üzerinden temellendirilmiştir. Oryantalist söylem ile benzer eğilimler taşır. Bu filmde de hiç farklı bir şey görmüyoruz. Kuşatmanın ilk günlerinde ölen askerler ağır kayıplara uğrayanlar osmanlı askerleridir, kamera da hep bu sahneleri gösterir. Fetih'ten sonra yağmalanan istanbul hiç gösterilmez. filmin sonunda da fatih ayasofya'ya girer ve halkı zulmetten kurtarır. bundan sonra da "umutla bakarız dünyaya", "güllük gülistanlık dünyamızda hristiyanlar ile yaşar gideriz!". bu konu bir yerlerden tanıdık geliyor ama![şunu eklemeliyim burada yaptığım tarihsel bir eleşitri değil, tarihin ve filmin mitsel sunumunun eleştrisidir]

    Bizans entrikacı, kötü, yozlaşmış bir devlettir. Osmanlı'ya kuşatmanın ilk günleri kayıplar verdirdiğinde papalık temsilcisi ile birlikte zevk-ü sefa alemleri ile vakitlerini geçirmektedirler. bizans parodiktir aslında, tek boyutludur ve mutlak kötüdür. aslında bizans ile papalık ve dolaylı olarak ortodoksluk ve katoliklik arasındaki mücadele[ki bilhassa ortodoks ile katolik kiliseleri arasındaki kopuşun temel noktasıdır istanbul'un latinlerce işgalinde iki kilise arasındaki tüm ilişkilerin de kopuş noktasını oluşturmuştur]nin yansıtılması gayet güzel bir şey belki bizans'ın tek boyuttan kurtarılması için bir çare olabilirdi ama bu "perspektif katma çabaları" bile "sömürgeci söylem"e hizmet etmekten başka bir işe yaramıyor. Çünkü "bizans halkı"türk sarığı görmek istiyor! Aynı era karakterinin ikinci boyutunu da "bu türedi" karaktere eklemleyebiliriz. Çünkü bu karakterin de ailesi haçlılar tarafından kılıçtan geçirilmiştir. Bu intikam ile yanıp tutmaktadır. yönetmenin hiç de bilinçli bir şekilde filmini sömürgeci söylem üzerinden temellendirdiğini düşünmüyorum, düşündüğüm örtük olarak kopya çekmenin ister istemez kendini açığa vurmasıdır.

    sorunsallaştırılan belirli konular da var filmde. Mesela padişah ile çocukları arasındaki resmiyet ve fatih'in o hiç sarılamadığı baba tutkusu. Şimdi filmin şişirilmiş milliyetçi söyleminde suya sabuna dokunmadan ancak bu tip bir "sorunsal" eklemlenebilirdi. zaten yapımcı-yönetmen de farklı bir şey yapmamış. bir eleştri, vire hakkından sonra istanbul'un işgali/yağmalanması, belki de kenarından dokunulabilecek devşirmeler sorunu vs. Fakat iyi pazarlanmış, popülist, hiç suya sabuna dokunmayan, pek mitten tarih göremediğim[ben tarih göremedim mitten tarih gören varsa beri gelsin] hiç bir "paradeigmatik" bir nitelik de göremediğim biraz pahalıya malolmuş olsa da oldukça ucuz bir film.
    0 ...