ahmed arifin bir şiiri gelir akla.
(bkz: akşam erken iner mapushaneye)
sonra türkiye düşünülür.
gündem ne çabuk değişiyor bu ülkede. 28 şubat bütün aktörleri ve bütün rolleriyle dün gece bir çok kanalda tartışıldı. herkes eleştirildi. sözlerle yargılandı. ölüsüne, dirisine ithamlarda bulunuldu. merve kavakçı ya itibar iadesi verilmesi hakkında fikir beyan etmekte gecikmeyen vekilimden anlaşılır ki haksızlık ve adetsizlik varsa bu memleketin idarecileri hatırladıkları an itibariyle gece uyku girmeyen gözleriyle vicdanlarını birleştirip sabah ne yapıp ne edipde hakkını versek diye düşünürler. lakin alkış isteyen bu davranış bize şunu da gösterir.
hani bir şehidimiz vardı. evde tek çalışan o olupta askere gidince ailesine bakacak kimse olmadığı için elektriği devlet tarafından kesilen. şehit haberi karanlıklar içindeki bir evi, binlerce kez karanlığa bin kez daha gömen. o gün vekillerimiz bunda haksızlık görmemiş olmalı ki o günden bugüne şehitlerimiz sadece rahmetle anılıyor.
memurları bir yere bırakın, atanamayan öğretmenleri bir yere bırakın, işsizliği bir yere birakin. bu memlekette kaçakçılık yapan ölünce kellesi bir evden fazla ederken şehit olununca bol korumalı siyah takım elbiseli şaşalı cenaze törenlerinden daha fazlası olmuyor.
bir düşünmek lazım şimdi itibar iadesi gündeme geldiğinde, daha kimlere kaç iade yapılır.
(bkz: oslo görüşmeleri)