öncelikle bu filmin 17 milyon dolarlık bir yatırım olduğuna inanmak zor. grafiğe para harcamışlar diyeceğim, atlar havada uçuşmaz, insanların ayakları yere basardı heralde.
giysi kaftan takı parası diyeceğim, muhteşem yüzyıl dizisi bile bundan daha özenliydi. kadın oyuncu zaten azdı, iç mekan yok denecek kadar azdı, peki nereye yapıldı bu masraf?
oyunculara mı pay edildi? kaleler mi inşa edildi? gerçekten top mu döktürüldü? yapımcılara bir uyarı benden, kazık yemişiniz gardaş!
filmin kurgusunda, olay istanbulun fethi ve ulubatlı hasanın aşkı şeklinde dönüyor. arada istanbulun fethi veya ulubatlı hasan oluyor, ama korkmayın sonunda Hasan ölünce olay çözülüyor. istanbul fetih ediliyor.
diyeceksiniz ki nerde fatih sultan mehmet? ben mehmet han yerine, bizim lisede pes turnavalarında galip gelemeyen
mehmeti gördüm. Aciz. Biz, Top döktüren, ve bunun mühendisliğini bizzat kendisi yaptı diye bilirken, bir başka ustanın varlığından haberdar etti bizi. bu film bize, ulubatlı hasan olmasa istanbul feth edilemeyecekmiş onu gösterdi. sen git bizansın stratejik mektubunu al getir, sonra git top ustasını kadrona kat bonservissiz, sonra git bayrağa dik.
fatihe sormazlar mı kardeş sen ne yaptın diye? anca çadırda sağa sola vur kendini..
kurguda kopuk yerler vardı, ama mazur görülebilir bir durum. çünkü gişe kaygın var. ne yazık ki gene türkler yüzünü batıya dönmüşler, milliyetçilik duygularını yıkılmadık ayaktayızla vermeye çalışsalarda, benim gibi enternasyonalisti bile tatmin edemediler. fetih için iyi değildi.
ayasofyada namaz kıldırmamaları ulubatlının aşkından daha önemsizmiş bunu da öğrendik.
saçını kesiyor esas kız, erkeklerin içinde belli olmayayım diye, ama atolyede cilveleşebiliyor. dert değil toplum bunu kaldırabilir.
muratın toplarının yıkamadığı o surların tepesinde duran komutanı bir mızrakla kafadan vurulacağını, ve sıkıntısız oradan ayrılabilineceğini gördük. sonra ben inandım zaten, istanbulu fethederiz biz.
20 figüranın kopyala yapıştır mantığını bir kaç yerde defalarca yakaladım. nasılsa birileri gösterir film hatalarında.
he bi de akşemsettin var, leyla ile mecnun dedesi gibi geldi elinde asasıyla. adam ilim irfan sahibi değil, aforizma psikopatı olarak karşımıza çıktı.
hadi fatih yaparsın olum fatih ha gayret fatih dedi. fatih sen ne güzel kumandasın, istanbulu fethettin. yahu bırakın. kim inanır buna?
ortodoks ve katolikler arasında bu denli büyük uçurumlar olduğunu bilmezdik biz,haçlı çıkarları sırasında komutanları papa emrine fatihden onlarca yıl önce
verildiğini biliyoruz. nasıl olurda pazarlığa oturur bizans kralı papayla? zaten satılmamış mıydı? macar kralının bizzat fatih düşmanı olduğunu, fetihten önce aşağılayıcı ifadelerde bulunduğu mektuplarını yolladığını biliriz. ama bizanscıklardan haber gelene kadar bir haberler dünyada olanlardan. neyse tarih konuşmayalım, kaynaklar farklı belli ki.
diplomasi ayağına gelince, çok basit tek cümleyle bir kaç saniyede açıklandı. '' bunu demiş padişahım''. la ne zaman okudun, ne zaman anladın da padişaha anlatıyorsun? huyumuzdur bizim, birisi iyiyse muhakkak karşısındaki kötü olmalı, ve kötü olan onun iyi olduğunu vurgulamalıdır senaryoyla. bunu da yaptık. '' fatih hep bir adım önde'' hadi ya? valla mı? sanat niye var? bunu bırakta ben düşüneyim.
oyuncu seçimine gelelim; fatih çok tıfıl kalmış. ulubatlı reis tecavüzcülüğü unutturacak bir sıfat kazanmış. ama aşil modunda, saçlarını savuruşu..türk-batı ayrımı değil
olana eleştiri. kadın oyuncular için, gül bahar hatun tıfıl mehmete layıktı, ulubatlının erası gögüsleriyle bir adım öndeydi. pardon gözleriyle. bizanslı dostlarım akasya durağı castına girebilmek için yetenekliler. üstlerinde eğreti duran o kelamlar keşke kendi dillerinde olsaydı,belki inanırdım karagümrük
çocuğu olmadıklarına.
müziklere gelelim; doğuyu bulamadım. cesur yürek işi, spartacus işi olmuş. zaten allahu ekberi bi kaç sefer duymanın yanı sıra, allah allah nidalarının çok net olmayışı,mehter takımının fetih sırasında mak simde sahne aldığını öğrenmiş olduk.
bu ağır eleştirelere maruz kalmalarının sebebi 17 milyon harcadık ha ona göre gelin! mottosuyla ortaya çıkmalarıdır. beklentim arttı, ve hayal kırıklığı olunca sonuç bu.
malkoçoğullarına nazaran evet umut verici. ama bir fetih hikayesi değil.
elin oğlu barbar atasını bir anlatıyor, tapıyorsun, haklı bulmak için sebepler arıyorsun. bizse fatih yetmemiş gibi, bir de ulubatlı aşkı sokuşturuyoruz. gel de sinirlenme.
son uyarım ve talebimdir, bu filmin ismi fetih 1453 değil de, bir istanbul masalı olmalıymış. +7 tabiri yanlış olmuş, +13 olmalıydı.