çoğu konuda verilen tavizlerin sonunun nereye varacağının bilincinde olmamaktır. demokrasi herkesin, her şeyi, her şekilde, her ortamda fütursuzca ve manevi değerleri hiçe sayarak ulu orta savunmak olmamalıdır. Tarih tekerrürden ibarettir, osmanlıcılık fikriyle tekrar eski ihtişamını yakalamak isteyen osmanlı tanzimat ve sonrasında ıslahat fermanlarıyla geri dönüşü olmayan tavziler silsilesini başlatmıştır. Kulağa hoş gelen avrupanın demokrasi goygoyculuğundan bahisle azınlıklara verilmesi istenen haklar artık osmanlı nın bşını ağrıtacak noktaya gelince tavizler başlamıştır. zaten Islahat fermanı yabancıların hazırladığı ve Osmanlının imzalamak zorunda kaldığı bir fermandır. verilen imtiyazlar azınlıkların ulusçuluk faaliyetlerine destek olmuştur ve imparatorluğun yıkılmasını hızlandırmıştır. Gelelim günümüze bir lobi faaliyeti ile diasporaların hummalı çalışmaları etkisinde her defasında karşımıza demoklesin kılıcı gibi sallandırılan ermeni katliamı, vahşeti, soykırımı yalanları bunlardan biridir. Şunu baştan herkesin kabul etmesi gerekir ki Ermeni halkına tarih boyunca zarar veren olayların asıl sorumlusu " Büyük Ermenistan" düşü peşinde koşan Ermenilerin kendileridir. Bu düşü gerçekleştirebilmek amacıyla bazı ülkelerdeki çoğunluk etkenliğinden de güç alarak düzmece gerekçelere, hilelere, cinayetlere başvurmuşlar ve kendilerini kullanan güçlerin oyunlarına alet olmuşlardır. Ermeniler giderek zayıflayan Osmanlı imparatorluğunu büsbütün çökertmek isteyen Rusların, ingilizlerin ve Fransızların maşası olmuşlar, hüsrana uğrayıp acı çekmişler ve gerçekleştiremeyecekleri düşleri nedeniyle çektikleri acılar onları akılcı yola yönlendireceğine tam tersine kinlerini pekiştirmiştir. Tarihsel süreç Ermenilerin bu ülkelerin çıkarları için oyuna geldiklerini, sadece taşeron olarak kullanıldıklarını, ancak onların hiçbir zaman Ermenilerin düşlerini gerçekleştirmelerine gönüllü olmadıklarını göstermiştir.
Ermenilerin soykırım savlarının düzmece verilere dayandığını gösteren çok sayıda Türk ve yabancı belge ve yapıt var. Önde gelen tarafsız tarihçilerin düzmece Ermeni savlarını çürüten görüşlerini tekrarlamaya gerek yok. Ermeniler 1915 sözde Ermeni soykırımında önceleri 3 milyon Ermeni' nin öldüğünü ileri sürdüler. Bu sayı daha sonra 2,5 milyona, arkasından 2 milyona indirildi ve sonunda 1,5 milyonda karar kılındı. Sadece bu rakam tutarsızlığı Ermeni savının ne kadar dayanaksız ve keyfi olduğunu gösterir. Oysa, 1914 yılında Venedik' te bizzat Ermeniler tarafından bastırılan bir harita ve eki tabloda, Osmanlı imparatorluğundaki Ermeni nüfusu, 1.200.000' i Osmanlı Asya' sında olmak üzere, toplam 1.400.000 olarak gösterilmiştir. ve ayrıca gene 1914 yılında Van'da Fransız Konsolosu olan M.Zarceski, hükümetine 1914'teki tüm Osmanlı imparatorluğu'ndaki Ermeni nüfusunun 1.015.800 olduğunu bildirmiştir. Nitekim her 100 bin kişiye 1 milletvekili esasına göre yapılan seçimlerde Osmanlı Meclisi'ne 13 Ermeni kökenli milletvekili seçilmiştir. Şu hususu önemle vurgulamak gerekir ki, Ermeniler tarih boyunca Türklerden zarar görmemiş, ülkeleri işgal edilmemiştir. Ermenistan denilen yerler önce Perslerin, sonraları iskender'in, daha ileri tarihlerde Romalıların, Bizans'ın ve Arapların işgaline uğramış, Selçuklular ve Osmanlılar ise bu yerleri Bizans'tan almışlardır. Geçmişte yaşadıkları savaşlar ve işgaller sonucu çektikleri sıkıntılara karşılık Ermeniler en müreffeh ve en saygın dönemlerini Osmanlı imparatorluğu döneminde yaşamışlardır. Fatih Sultan Mehmet istanbul'un 1453'te alınmasından sonra 1461 yılında, Bursa'da bulunan Piskopos Yovakim'i istanbul'a davet etmiş, kendisine Patrik payesini vererek, onu Rum Patriği ile aynı düzeye getirmiş ve Patriğin yetki alanı Ermenilerin dışında Ortodoks olmayan Suriyeli Jakobitleri, Habeşleri, Gürcüleri, Kaldeliler ve Koptikleri de içerir ölçüde genişletilmiş ve güçlendirilmiştir. 19.asırda Rusya, ingiltere ve Fransa'nın başka başka amaçlarla kendilerini Osmanlıya karşı kullanmak istemelerinden güç alan Ermeniler, içeride kendilerine tanınan hoşgörülü, ayrıcalıklı tutumdan da yararlanarak imparatorluğa karşı haince komplolara girişmişlerdir. Bu gelişmeler içerisinde I. Dünya Savaşı Ermeniler için elverişli bir ortam oluşturmuştur. Adı geçen 3 devletin yardımlarıyla imparatorluğun özellikle doğusunda ve güneydoğusunda isyanlar çıkarmışlar, şiddet hareketlerine girişmişler ve ülkenin batısından doğusuna uzanan çeşitli yerleşim merkezlerinde gizlice kurdukları silah depolarından sağladıkları silahlarla çete hareketlerine girişmişler, Türk-Müslüman köy ve kasabalarını basmışlar, katliam yapmışlar, ayrıca doğuda Ruslara karşı savaşan Osmanlı ordusunu arkadan vurmuşlar, cepheye giden bazı Türk birliklerini imha etmişlerdir. Bu gelişmeler üzerine Ermeni tedhiş olaylarının yaşandığı, savaş alanlarına bitişik doğu ve güneydoğudaki Ermeniler ile olaylarla ilişkisi bulunan başka yerlerdeki bazı Ermenilerin, her türlü koruma önlemlerinin alınması da öngörülerek imparatorluğun güney bölgelerine göç ettirilmeleri zorunlu olmuştur. Şimdi esas konu bundan sonra başlamaktadır göç esnasında neler olduğu, hastalık, kuraklık vs vs. her ne ise, buraya kadar olan gelişmeleri koşulsuz herkes kabul ediyor bundan sonrasında hem fikir olunamıyor. e be kardeşim adama sormazlarmı, savaş içerisinde durup dururken sen köyünde redifler dahil erkek kalmamış herkes askerde olan köyleri yağmalayan ermenilerin hoş görü içerisinde kırmızı halılar eşliğinde sürgüne gönderilmesini doğruysa bile ben kabul edemiyorum, olması gereken aslında topyekün imhanın olması gerekliliğidir, fotoğraflarla kanıtlarının olduğu, yaşayan tanıklarının gün geçtikçe azaldığı, duyulan hatıralarda insanın kanını donduran olayların müsebbibi olan ermeniler boşu boşuna goygoyculuk yapmasın, atalarımız yapmadıysa bile bu vazifeyi ihmale sürükleyen merhametten öte birşey değildir.